Hikmet Çetinkaya

Göğceli Koca Reis...

03 Mart 2015 Salı

Ben Yaşar Abi’yi 20’li yaşlarımda tanıdım... Türkiye İşçi Partisi’ndeydim. Kars’ta ziraat mühendisi arkadaşım Hayati Tuncer’le birlikte TİP il örgütünü kurduğumuz yıllar...
Yaşar Kemal’le ilgili çok anım var, 60’lı yıllardan bugüne dek...
En son Borsa Lokantası’nda karşılaşmıştık eşi Ayşe’yle birlikte. Bir klasik müzik konseri için gelmişlerdi Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’na.
Bir süre sohbet etmiştik!
Bir edebiyat ustasıydı, kitapları çok sayıda dile çevrilmiş, dünyanın pek çok ülkesinde yayımlanmıştı.
1982 yılında Uluslararası Cino Del Duca ödülünü törenle almıştı.
Yaşar Kemal’i ödüllendiren seçici kurulun üçte ikisi Fransız Akademisi üyelerinden oluşuyordu.
Kitaplarından, düşüncelerinden, sosyalist kimliğinden ötürü hapis yatan, yaşamını yazıya adamış olan Yaşar Abi, Fransız Akademisi’nin tutucu (muhafazakâr) jüri üyelerince ödüllendiriliyordu.
Juri üyeleri arasında siyasetçiler, bilim insanları, sanatçılar, edebiyatçılar.
Tam da 12 Eylül darbesinin ikinci yılında; Türkiye’yi yöneten paşaların “asmayalım da besleyelim mi” dedikleri yıllarda.

***

Yaşar Kemal, egemenlerin değil ezilenlerin sesiydi, türküsüydü, şiiriydi...
Çukurova’nın o yoksul insanlarının, ırgatların...
Bir genç bulut nasıl çekerse kılıcını, o bulut nasıl ikiye bölünüp mavi bir ışığın sonsuzluğunda acıyı, hüznü, sevinci kucaklarsa öyle bakardı dünyaya Yaşar Abi!
Bembeyaz kaleler, kara elmasta...
Yaşamayı seçtiğimiz o alacakaranlık, Türk’ün ve Kürt’ün ortak alın yazısı, o ağır acılı eller, çoban yıldızının altındaki o delikanlı...
Ufukta zorbaların çizmelerini gördüğümüz anda, o koca dev, yürekli insan, Çukurova’nın sarı sıcağı...
Buğday başaklarının izlerinin peşindeydi en zor yıllarda...
Barış türkülerini yakan, sevda mektuplarını okuyan, özgürlüğün kapısını aralamak, anadilini konuşmak için çırpınan ey koca çınar!
Sen o ödülleri alırken köylüydün...
Türkiye’de köy romanlarını kınayıp, burjuva kültürünün fiyakasını yapmak isteyenlerin sayısı da az değildir...
Bizim Yaşar Kemal’e Fransız burjuvazisinin 1982’de verdiği değerin anlam ve önemi elbet 33 yıl sonra başkalaşıyor.
Sanayi devrimini gerçekleştirmeyen toplumda burjuva görgüsüzlüğü doğaldır.
Avrupa burjuvazisi sanatını ve kültürünü üretip, sanayi devriminin koşullarını yaratmış; siyasal demokrasi ve özgürlüklerin temeline laikliğin harcını koymuştur...

***

Yaşar Abi, baskıya, zulme karşı hep dik durdu; o sonsuzluğun diliyle sonsuzluğa seslendi...
Yaşar Kemal’e Adana’da şöyle seslenirler:
“Hele gel buraya Göğceli!”
Anadolu’nun tezekli köyünden çıkan, muhafazakâr Fransızların çoğunluğunu oluşturduğu seçici kuruldan ödül alan Göğceli Kemal Abi...
Sağda solda dolaşmış, kunduracıda çıraklık, arzuhalcilik, su bekçiliği yapmışsın; yıllar sonra Mitterrand’ın özel konuğu olarak Paris’e gidip; Fransız Akademisi’nin saygıdeğer üyelerinden ödül aldın.
Sen o tarihte “sakıncalı örgüt” sayılan Türkiye Yazarlar Sendikası’nın üyesiydin...
Neden uyuyamadın sen!
Niye röportajlar yaptın, romanlar yazdın?
Köylüysen köylü, işçiysen işçi, bekçiysen bekçi kalacaktın!
Yaşar Abi, yerinde duramadı; sevdalı bir bulut oldu. Onun kitaplarını okuyan hiçbir zaman katil olmadı. Savaştan yana değil barıştan yana oldu...
Sonsuzluğun sesi, soluğu, şafağı, günbatımı olan Yaşar Abi’yi sonsuzluğa uğurladık dün...
Yaşamak bir güneş gibi belleksizdi; hıçkırığımız bizim, sizin boğazımıza düğümlü...
Mavi evlerin kırmızı kiremitli çatılarında ise kuşlar bile kanat çırpmıyor bugün ey İnce Memed!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları