Hikmet Çetinkaya

Geleceğin Türküsü...

18 Eylül 2011 Pazar
\n\n\n

Sevecenliğin o lacivert, titrek kumaşındaydım o gece...

\n

Büyük hayıflanmaları, öfkeleri, öç alma duygusunu içinde yaşayanları düşünürken boşalmış bu kıyı kasabasında yürüyordum tek başıma.

\n

Hani o bulanık ırmaklar vardır ya, mavisini yitirmiş denizler... Hani bir orman yangını, hani leyleklerin boş bıraktığı yuvaları, o taş evlerin çatılarında...

\n

Hani yalnızlık, hüzün vardır ya... Acının fotoğrafları vardır ya, sırtından vurulmuş bir delikanlının çığlığı...

\n

Kurulan pusular hani!..

\n

32-33 yıl öncesini yaşıyordum...

\n

Körelmiş sarı ışıklar, sonbaharın esintisi, yaşam...

\n

Gözlerimi denize çevirdim...

\n

Alçakça katledilen Doğan Öz geldi aklıma...

\n

Belleğimde iz bırakan bir şiir, bir şarkı... 12 Martlar, 12 Eylüller, 28 Şubatlar ve paşaların önünde diz çöken gazeteciler, din pazarlamacıları...

\n

***

\n

Deniz Som bir yazı yazmıştı; 12 Martın işkencecisi İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Faik Türün için:

\n

Kontrgerilanın başı ve işkencecisi Türün!

\n

2000’li yıllardı sanırım...

\n

Bir 12 Mart yazısı ve Ziverbey Köşkünde yapılan işkencelere ilişkin...

\n

Yazı çıkmış ve bu kez Birinci Ordu Komutanı açıklama göndermişti:

\n

Türün Paşa vatansever, dürüst, kahraman bir askerdir...

\n

Deniz inatçıydı, kullanmamıştı şimdi emekli olan o paşanın yazısını...

\n

Bu kez paşa direniyor, hatta tehdit ediyordu Deniz Somu...

\n

Olay, İlhan Selçuka iletildi ve İlhan Ağabey şöyle dedi:

\n

Türün Paşa işkencecilerin başıydı Ziverbeyde...

\n

***

\n

Şimdi o paşa da tutuklu... Sıkı sıkı Atatürkçü... Bir an önce aklanıp özgürlüğüne kavuşması beni mutlu eder!..

\n

Bakın nereden nereye geldim.

\n

Yaşamı boyunca kin tutmayan İlhan Selçuk ve gerçekleri yazan Deniz Somu çoktan yitirdik.

\n

Ben de kin tutmam ama öfkelenirim!..

\n

Bilmem nereden geldi aklıma bu olay...

\n

Belki Silivride kurulan çadırda imza atan CHPli milletvekillerini görünce...

\n

Ne bileyim, belki o yüzdendir...

\n

O yüzdendir içimdeki hüzün, ne bileyim...

\n

Boşalan kıyı kasabasında yaptığım konuşmalar, Türkiyede demokrasinin ağır aksak yürüdüğü, hukukun üstünlüğü ilkesinin hiçe sayıldığı üzerine.

\n

Kenan Evren modeli sözde Atatürkçüler o denli çoğaldı ki günümüzde...

\n

Yıldızlı bir gecede Onat Kutları görüyorum Beyoğlunda yürürken, Turan Dursunla Acıbadem caddesinde karşılaşıyorum, Orhan Yavuzla tavla oynuyorum Erzurumda.

\n

***

\n

Abdi İpekçi ve Çetin Emeç, Cağaloğlu yokuşunu tırmanıyor...

\n

Necdet Güçlü, Cevat Yurdakul, Cavit Orhan Tütengil, Musa Anter ansızın karşıma çıkıyor...

\n

Ümit Doğanay ve Bedrettin Cömert soruyor bu arada:

\n

Uğur Mumcunun katilleri bulundu mu?

\n

Hani tan çiçekleri kuşanmış kurban ateşleri vardır ya... Rahiplerin kara giysilerinde saklı... Geleceğin rengini çalıp götüren, umarsızlık gibi...

\n

Bilir misiniz ateş buza varır, ölüm yaşama...

\n

Bir kıyı kasabası, ben, deniz ve yıldızlar...

\n

Geçmişle hesaplaşırken, çiçekler gibi açılmış dudaklardan özgürlüğün ezgisini dinlemek istiyorum sadece.

\n

Geceleri ne yavru bir kuş şakıyor ne de yıldızlar ısıtıyor içimizi...

\n

Pencereden dışarıya bakıyorum. Körfeze, Karşıyakanın ışıklarına... İzmir uykuda...

\n

***

\n

Miklos Radnoti okuyor, ben dinliyorum:

\n

İki gündür yağıyor böyle;

\n

pencereyi açar açmaz

\n

ışıldıyor karşıdan Parisin damları

\n

bir bulut çörekleniyor masama

\n

yansıyor yüzümde ıslak bir parıltı.”

\n

Özgürlük, insanın geleceği için, çığlık çığlığa bir sonbahar gecesinde...

\n

Paslı bir toprakta açan güller gibi renk renk...

\n

Belki ellerimizi ısıtacak güneş, coşkularımızı arttıracak... Ölümlerle çoğalmayacağız alanlarda...

\n

Türkülerimiz barış ve kardeşlik üzerine, aşk üzerine, sevgi üzerine olacak belki...

\n

Gözlerimizi yumup açtığımızda...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları