Hikmet Çetinkaya

Düşle Gerçek Arasında... (02.03.2012)

02 Mart 2012 Cuma
\n\n\n

Bazen çocukluk bazen de gençlik yıllarım gelir aklıma...

\n

Bir taşra kasabasında tren saatlerini düşünürüm.

\n

Haydarpaşa Garını, Basmane ve Alsancak Garı...

\n

İzmirde Konak saat kulesinin kadranında akreple yelkovanın devinimlerine, günlerin nasıl gelip geçtiğine baktığım olmuştur çoğu zaman...

\n

Afyon Garında sabahladığım...

\n

Bazen şafağın yolunu açan gecenin içinde, Şırnaktan Yüksekovaya uzanır oradaki çocukları düşünürüm.

\n

Yoksulluğu...

\n

İşsizliği...

\n

Hüznü...

\n

Acıyı...

\n

Yıllar önce terk edilen köyleri...

\n

Yakılan ormanları...

\n

Faili meçhul cinayetleri...

\n

Tüm okullarda harem selamlık isteyenleri...

\n

***

\n

Gözlerimi yumduğumda Ege kıyılarından Akdenize doğru uzanırken dağ çiçeklerinin kokusunu doldururum içime.

\n

Acıları ve sevinçleri düşünürüm...

\n

Kendime sorarım dalgalara bakarken:

\n

Umutla umutsuzluk nedir?

\n

Çocukluk ve gençlik günlerimin o saatleri, akreple yelkovanın kadrandaki gizemli bakışı, sessizliğin sesi olur Amik Ovasında, Torosların eteklerinde, Taşucunda...

\n

Mayınlı topraklarda ölen çocuklar içimi acıtır.

\n

Gözyaşlarımı tutamam...

\n

Zamanı yakalamam, çok gerilerde kaldı artık.

\n

O tren garları, gri metal kocaman saatler ve akreple yelkovanın birbiriyle hesaplaşması.

\n

***

\n

Yıldızların altında yürürken ölümsüzlüğe sırtını dönen kış sabahları, ilkyazın sürgün verdiği mevsimler gibi.

\n

Üniversite harcını yatıramayan gencin gözlerindeki hüzün, umutların bittiği, anıların yıkıldığı bir ormanda, karanlık geç vakitlerde kalmış saatleri gösterir.

\n

Diyarbakırda lise mezunu gençlerin tablacılık yaptığı, Şanlıurfada kaçak yabancı sigara, viski sattığı bir dünyada, o eski saatlerin hiç mi hiç yeri yok artık benim için.

\n

Hakkâri çevresinde yaşayan insanımız hastalandığında sınırdan İrana geçiyor tedavi olmak için...

\n

Diş tedavisi, akciğer filmi çektirmek ve ultrason sudan ucuz İranda.

\n

Kendi düşlerim bana yetiyor yetmesine de Malabadi Köprüsünde 20 yıl önce gördüğüm çocuklar acaba şimdi nerelerde?

\n

Merak bu ya!

\n

***

\n

Çırpınan bir denizi andıran acı bir türkü geldi aklıma...

\n

Gözlerimin önünde o uzun sandığım yıllar:

\n

Kana kan intikam!

\n

Bir an düşündüm demokrasi, özgürlük, uygarlık kelimelerinin ne olduğunu...

\n

Ben böyle kötümserlik içindeyken, belki bilinmeyen bir dağ köyünde ıslık çalan bir çocuk eski zaman masallarında kalmış geleceğin düşlerini kuruyordu.

\n

Karanlık, hep ama hep geç vakitlere kalmış saatleri göstermişti yaşamım boyunca.

\n

Acıları...

\n

Hüzünleri...

\n

Ölümleri...

\n

Anneler yorgun, babalar umutsuz, kardeşler kırgındı...

\n

Hepimizi suçluyordu onlar!

\n

***

\n

15 yaşında işkenceden geçmiş, zindanlara atılmış o çocuklar büyümüştü...

\n

Manisalı çocuklar hani!

\n

Zamana yenik düşmüştük farkında olmadan...

\n

Kaçışlar, kayboluşlar, gözaltında ölümler...

\n

Mollalar düzenini savunanlar, Erbakan Hocayı sırtından hançerleyip koltuğa oturanlar...

\n

Bir sadaka toplumu yaratılıp emeğin örgütlü gücü darmadağın edilmişti.

\n

Düş yorgunuyduk belki...

\n

O metal gri kocaman saatler... Tren garları... Vurgun, soygun ve talan...

\n

***

\n

Ben umutsuz değilim...

\n

Gün gelir yüreklerde hüzün biter...

\n

Gün gelir aydınlığa açılır kapılar...

\n

Gün gelir sevda nakış gibi dokunur içimizde...

\n

Gün gelir çocuklarımızın gözlerinin içi güler...

\n

Yaşama sevinci çoğalır, tüm renkler bizim olur, gökyüzü, yıldızlar, karanlıktan aydınlığa uzanan yollar... Dün İstanbulda polisleri taşıyan araca kurulan bombalı tuzak... 16 yaralı... Eli kanlı PKK...

\n

Tüm bunlara karşın, var mısınız umut toplamaya!

\n

Katillerden, yobazlardan, darbecilerden, çetelerden, insanlık onurunu hiçe sayanlardan hesap sormaya!

\n

Var mısınız?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları