Hikmet Çetinkaya

Atatürk Unutturulamaz...

14 Ocak 2012 Cumartesi
\n\n\n

Umutsuzluğun içinde umutları çoğaltmak, yaşama sımsıkı sarılmak, demokrasiyi ve özgürlükleri, bağımsızlığı savunmak.

\n

Sömürü düzenine karşı çıkmak, sermaye-emek çelişkisini bıkmadan usanmadan sürekli vurgulamak...

\n

Diktacılıkla, bir başka deyişle darbe düşüncesini özgürlüksananlarla mücadele etmek.

\n

Yurtsever, emekçi, aydın olmanın olmazsa olmaz koşuludur bu saydıklarım...

\n

Avrupanın gelişmiş ülkelerindeki sömürgecilik ve işgalcilik ruhu hâlâ karşımızda duruyor...

\n

Irakın işgali, 11 yıl sonra ABDnin çekip gitmesi...

\n

Gerçekten ABD çekip gitti mi yoksa 5 bin kişi hâlâ orada silah tüccarlarının hizmetinde mi?

\n

Yeraltı kaynaklarından yani petrolden alacaklarını alırken tüm acıları Irakta yaşayanlar çekti ve çekiyor.

\n

Umutsuzluğa kapılıp da umutları yitirmemek gerekir...

\n

O yüzden ilerici insan dirençlidir, umudunu hiçbir zaman yitirmez, eşitsizliğe, adaletsizliğe, emeğin sömürülmesine, baskıya, sivil-asker diktaya karşı çıkar.

\n

Çünkü insanın umudu gerçekçilikten kaynaklanır...

\n

***

\n

Diktacıların sonu bellidir...

\n

Kazanan demokrasiyi ve özgürlükleri savunanlar olmuştur.

\n

Toplumu ahmak zannedenlerin önce yakın tarihi okumaları gerekir.

\n

Evrensel gerçeği kavrayabilen birey, umutsuzluğun içinde umudunu çoğaltarak, ilericiliğin yadsınamaz adımlarının toplumu her zaman ileriye götürdüğünü anlar.

\n

Temel sorun, sömürüye, eşitsizliğe karşı çıkıp, dik durabilmektir.

\n

Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919da Samsuna çıktığında Türkiye yas tutuyordu.

\n

En küçük bir umut ışığı yoktu!

\n

Ülke 1912den beri süregelen savaşlarla yıkılmış, gençlerimiz cephelerde yok olmuştu.

\n

Dünya egemenlerinin amacı ülkemizi paylaşmaktı... Yurdumuz dört bir yandan kuşatılmış, işgal edilmiş, başkent düşmana teslim edilmişti.

\n

Zamane devletin başı padişah, sarayında zavallı biçimde yaşamaya başlamıştı...

\n

***

\n

Kimseye tarih dersi vermek düşüncesinde değilim ama kimi kafalara bazı gerçekleri anlatmak zorundayım.

\n

19 Mayıs 1919dan 9 Eylül 1922ye değin zorlu bir süreç geçirdi Türkiye...

\n

Atatürk ve arkadaşları bu Cumhuriyeti kanları ve canlarıyla kurdu.

\n

Yoksul Türkiye bir yandan Osmanlının borçlarını öderken öte yandan sanayinin temellerini attı, kendini toparlamaya başladı.

\n

Bu yıl 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı törenleri Ankara dışında stadyumlarda değil, salt okullarda kutlanacakmış...

\n

Neden mi?

\n

Öğrenciler tören hazırlığına üç ay önceden başladıkları için, derslerine çalışamıyorlarmış... Havalar soğuk olduğundan üşütüp hasta oluyorlarmış...

\n

Geçiniz efendiler geçiniz!

\n

Topluma Mustafa Kemali, laik demokratik cumhuriyeti, özgür birey olmayı unutturup biat kültürüaşılanmaya çalışılıyor.

\n

***

\n

Türkiye 2012 yılında kötü bir dönemi yaşıyor... Gazeteciler, üniversiteli gençler, bilim insanları aylardır, yıllardır zindanlarda yatıyor.

\n

DGMlerin yerini özel yetkili mahkemeler aldı...

\n

Yapıştırın terör yaftasını, tıkın içeriye...

\n

Elbet cuntacılardan, darbecilerden, darbeseverlerden hesap sorulsun...

\n

Karşı çıkan yok!

\n

Ama Mustafa Kemali hiçbir güç bu coğrafyada yaşayan insanlara unutturamaz.

\n

19 Mayıs 1919dan 9 Eylül 1922ye değin uzanan o süreç umutsuzluğun umuda dönüştüğü yıllardır.

\n

Bakın 7 Mayıs 1924 yılında Yunus Nadi ne diyor:

\n

Zaman zaman kendimi gerçeğin ve hayalin büyük savaşına bırakmaktan alamıyorum.

\n

Özellikle olayların içinde yüzmüş olmanın verdiği şaşkınlıkla şu yakın geçmişin müthiş ve büyük saflarına karşı adeta sudan çıkmış balık durumunda bulunuyorum.

\n

Acaba dört-beş yıl süren, baştan başa rüyalarla dolu bir uykudan mı uyandım?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları