Hikmet Çetinkaya

Artık Çok Geç...

12 Şubat 2012 Pazar
\n

\n\n\n

Sınırsız bir uğultu, gecenin içinde akıp giderken neler düşünürsünüz?

\n

Bir devinim, bir söz, yaşamın en derinliğindedir o saatlerde.

\n

Kış ortasıdır...

\n

Dışarıda kar, yağmur, fırtına belki.

\n

Körpe çuhaçiçeğinin, yeşillerin uyumlu çizgileri arasında size gülümsemesi gelir aklınıza.

\n

Köpürüp akan bir ırmağın kıyısı, bir kasabanın yalnızlığı, otları dağlayan alevlerin sıcaklığı...

\n

Koyaklardan esen bir yel, bir kıyı kentinin sarhoşluğu...

\n

Ve bir dize, çok eski günlerden kalan:

\n

Bakışını gördüm

\n

Gözlerini kapattığın zaman

\n

Mahzun olmama izin vermedin

\n

Ve ben bir şey yapmasam bile bol bol ağladım

\n

Artık bana hiçbir şey söylemeyeceksin

\n

Hiç ama hiç

\n

Bir sürü adam çiçekler getirdi

\n

Nutuklar bile söylendi

\n

Ben hiçbir şey söylemedim

\n

Seni düşündüm.

\n

***

\n

Bir öç almanın peşindeyiz toplum olarak...

\n

Yaşananlar neyin öyküsüdür, farkında mıyız?

\n

Şu özel yetkili mahkemeler, MİT olayı, çarçabuk yasa değişikliği...

\n

Kavga nereden başladı ve sonucu ne olacak?

\n

Van depremini, 24 şehidimizi, Uludere katliamını çoktan unuttuk.

\n

Gözlerimiz kapalı...

\n

Kulaklarımız duymuyor...

\n

Acaba toplumun yüzde kaçını ilgilendiriyor bu saydığım birkaç olay?

\n

Sanki azgın dalgalar giriyor araya ve toplumu bölüp parçalıyor.

\n

Varlığın anahtarını artık şairlerin dizelerinde aramaya başladık.

\n

Vicente şöyle der:

\n

Kalbin bir yağmur mu yoksa bir kenar mı olduğunu bilmek istiyorum,

\n

İki kişi birbirine gülümsediğinde bir yanda kalan nedir,

\n

Ya da yalnızca bir sınır mıdır, iki yeni el arasında

\n

Hiç parçalanmayacak iki deriyi sıkıştıran.

\n

Çiçek, uçurum ya da kuşku... Uluderede bombalanarak öldürülen çocuk yaştaki genç bedenler... Ailelerin çığlığı:

\n

Suçluları ortaya çıkarın, acımızı bankaya para yatırarak dindiremezsiniz!

\n

Bilmem bu çığlık içinizi acıttı mı sizin de?

\n

***

\n

Güneşli bir günün sabahında uyandım...

\n

Kafamda bir yığın soru...

\n

Böyle havalarda ne yapmalı?

\n

Stefan Zweigin Montaigneini okumalı önce.

\n

Nazi Almanyasında kitaplarının yakılmasının ardından hümanist düşünür, Erasmusla başlattığı düşsel yolcuğu Montaignele sonlandırır.

\n

Zweig, “En gönüllü ölüm, ölümlerin en güzelidirdiyen Montaignede kendini bulmuştur.

\n

Umur Talunun Bedelli Gazetecilik(Everest Yayınları), Ece Temelkuranın Kayda Geçsin(Everest Yayınları), Sinan Akyüzün İnci Kuşları(Alfa Yayınları) ve Robert-Jean Longuetin Büyük Dedem Karl Marx(Yordam Kitap) masamın üzerinde duruyor.

\n

Ece Temelkurana liboş ve yandaş tayfa vuruyor vurdukça.

\n

Gerçekleri dillendiren, nice ölümlere, zalimliklere karşı çıkan, adalette eşitlik ve hukukun üstünlüğünü savunan bir yazara yapılır mı bu?

\n

Onlar için fark etmez...

\n

Soytarılığın içinde kendilerini bulmuşlardır...

\n

Fazla söze gerek yok!

\n

***

\n

Şairin dizeleriyle kucaklıyorum yaşamı...

\n

Çiçek, uçurum, kuşku ve susuzluk!

\n

İki dudağın arasında uyuyan şu kınalı kuş yine pencere kenarına kondu, bana bakıyor, ben de ona.

\n

Yine düşünmeye başlıyorum...

\n

Sindirilmiş, bastırılmış medya, sendikalar, demokratik kitle örgütleri...

\n

Telefon dinlemeleri, gizli yatak odası çekimleri...

\n

2011 seçimlerinde yüzde 50 oy iktidarın başını mı döndürdü?

\n

Bir güç savaşı başladı tepede...

\n

Muhalefetin gücünü iktidara güdümlü medya yok etti, sözde liberaller 12 Eylül anayasa oylamasında yetmez ama evetdedi...

\n

Şimdilerde bu kadarı da olmazdeyip ekliyorlar:

\n

Türkiye demokratik bir hukuk devletidir.

\n

Artık çok geç dostlar, çok geç...

\n

Atı alan Üsküdarı çoktan geçti!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları