Hikmet Çetinkaya

Alçaklık ve İhanet!..

19 Aralık 2014 Cuma

Çok sık aklıma gelir şu tümce:
“Paylaşım, mutluluğun bereketidir!”
Sanırım İlhan Selçuk’un 30 yıl kadar önceki bir yazısında geçiyordu bu tümce...
Toplum olarak paylaşımı nasıl görüyor, nasıl algılıyorduk?
Yaşam sevinçlerimiz, acılarımız, hüzünlerimiz ortak mıydı?
Sevgiyi, yüreğimize bir nakış gibi mi işliyorduk, yoksa kin, nefret sarmalı içinde mi yaşıyorduk?
Bir sanatçı sadece kendisi için üretmez, yarattığını insanlarla paylaşmak isteğini, bilincinin derinliğinde filizlendirir, çiçeklendirir ve yaşatır...
Peki, siyasetçi ne yapar; iktidar ne yapar?
Onlar için paylaşımın anlamı nedir?
Mutluluk mu, sevgi mi, düşmanlık mı, kardeşlik mi, ne?
Demir sürgülü kapılar, prangalar, kelepçeler, parmaklıklar, taş duvarlar, zindanlar, hücreler...
Bunlarla somutlaşan bir kurum mu?
Ortaçağın karanlığı, paylaşım, bereket!
Uygarlığın bugün bile övündüğü Vivaldi’den, Bach’tan, Handel’den çalan parçalar.
Kölelik çağında insanlar!
Bugün ise egemenin buyruğundaki köleleşmiş kalemler, sözde işlerini yaptıklarını söylerler...
Alçaklık ve ihanet içinde olduklarını bile bile, utanmadan sıkılmadan yüzümüze baka baka, hem konuşur hem yazarlar.

***

Daha önce de çok yazdım, yineleyeyim:
“İnsan, çoğu kez tarih kitaplarını kendisinin dışındaki bir dünyanın öyküsü gibi okur; tarihin içinde yaşadığını düşünmez!”
Bilmem bu düşünceye katılır mısınız?
Bazıları yakın tarihimizi hatırlamıyor ama bugünlere onun içinde yaşayarak geldik!
Kuddusi Okkır, Deniz Yarbay Ali Tatar bugün yaşamıyor...
Yarbay Ali Tatar, intihar edeli beş yıl oldu!
Troller, sosyal medyada Tatar için neler yazmışlardı:
“Mermiye kafa attı!”
Vicdansızdılar, ahlaksızdılar onlar...
Yalaka!
Vicdansız!
Kuddusi Okkır, kansere yakalandı ve öldü...
Beş parasızdı!
Oysa Ergenekon’un para kasasıydı...
Ali Tatar hakkında amirallere suikast savıyla gözaltına alınmıştı ve tutuklanacaktı.
Egemenin buyruğunda özgür insan olmaz!
Köle olur köle!
Kendi çıkarı için kalem oynatır, ülkesinin insanları için değil...
Onlar özgürce düşünemez...
Kimileri karanlığın dehlizlerinde yaşarlar, ağızlarında salyalarla dolaşırlar, siyasal iktidarlara çanak tutarlar!
Goygoyculuk yapmayı Atatürkçülük maskesiyle yutturmaya çalışırlar.
Tanırsınız onları, tanırsınız!
Cumhuriyet’i ele geçirmek için, İlhan Selçuk’u devirmeye çalışan bu zavallıları...

***

Güneşli bir hava, deniz gibi masmavi bir gökyüzü, martılar...
Toprağın kokusu, kurumuş boynu bükük çiçekler...
Anların anlarla harmanlandığı yaşamda paylaşım, hayatın tüm biçemlerinde geçerli ve kapsamlıysa benim için değerlidir.
Gerçek mutluluk, bütün insanlığın altına çekilen toplam çizgideki duyarlıktan oluşur...
Burada kin, nefret ve intikam duygusu yoktur.
Ben, darbeye darbe, faşizme faşizm derim, temel hak ve özgürlükleri savunurum!
Dört duvar arasında, alacakaranlıkta, hastanede soluk alıp veren insan, kış yağmuruyla bezenen toprağın kokusunu, denizin mavisini görmez...
Yaşanan bir anın somutlaşması...
Sevgi...
Barış...
Kardeşlik...
Bunları yan yana koyup bir de hayata öyle bakın isterseniz...
Bırakın nefreti, kini, intikamı bir kenara...

***

Yaşanan an, insan için!
Paylaşım, mutluluğun bereketidir!
Paylaşım kavramı, çağımızda toplumsal mutluluk felsefesinin orta direğidir; elle tutulurcasına maddeleşmiştir...
Alın teriyle yaratılan üretimi hakça paylaşmayı bilemeyen toplumlar da mutluluk değil bunalım artmaktadır...
Bu bunalım, baskıcı rejimleri getirip özgürlükleri ortadan kaldırmaz mı?
Faşizmin kapısını aralamaz mı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları