Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Silahsız ve Önyargısız

11 Haziran 2014 Çarşamba

Tehlikenin büyüdüğünü, çatışmaların kışkırtıldığını, çözüm aradıklarını söyleyenlerin aradıklarının bambaşka bir şey olduğunu görebiliyor muyuz? Hayır Fikret’in bir zamanlar İstanbul için tasvir ettiği “dûd-i muannid” bir inatçı sis sardı Türkiye’nin üstünü. Provokasyonlar birbirini izliyor; yangına körükle gidenler köşede bekliyor; “çözüm sürecinin sahibi” olduklarını alayıvala ile ilan edenlerin dili eşek arısı aranıyor. Kısacası tablo karanlıktır. Neden?
Çünkü “ille de başınıza başkan olacağım” diyen bir parti lideri, bir başbakan var. Çünkü “attığımız adımları bu adımların gerçek muhatapları ile değil, bu başkan adayı ile pazarlıkla ilerletebiliriz, sağlamlaştırabiliriz, yeni ‘tavizler’ koparabiliriz” diyen bir anlayış egemen birilerinde.
Oysa “tavizlere” değil, çözüm için gerekeni bu topraklarda yaşayanlarla tartışmaya gereksinimi var bu arkadaşların.

***

“Başkan” adayını bir yana bırakın; o, işleri kuralına göre oynamayı içine sindiremeyen bir satranç ustası gibi oynamayı seviyor. Olumlu olumsuz her şeyi kendi hanesine yazmayı, atı fil gibi, veziri kale gibi sürmeyi normal görmemizi istiyor. Dünya ayağa kalksa, ormanları kesip biçtikten sonra “en büyük çevreci benim” diyebiliyor. Adları yolsuzluk dosyasına yazılmış “işadamları” ile gidip inşaat açılışı yapabiliyor.
Onu bu konuyu tartışırken ne anlama geldiği belli bir veri olarak kenara koymak gerektiğini biliyoruz artık.

***

Ama konunun öteki tarafları için aynı sözler geçerli değildir.
“Siz de kimsiniz, siz de nereden çıktınız?” demeyeceklerse eğer, onlara söylenecek sözler var. Öncelikli olanı şudur: Sınıflar ve halklar bahçesinden, milletler, dinler ve tarikatlar bahçesine geçerek bu sorunu çözemezsiniz. Size “ne yapacaksın, şimdi geçer akçe budur, siz de gidin dinci oluverin” diyen, sizi takıyye yapmaya, dinci eğilimlere yanaşıvermeye teşvik edenlere uyarsanız yanılacaksınız.
Belki size ilk başlarda parlak gelebilir; inanın arkası pek kötüdür.
En iyisi siz sosyalistlerle birlikte olduğunuz, onlarla aynı frekansta konuştuğunuz günlere geri dönün. Yoksa o satranç ustası sizi “suya götürecek susuz getirecektir”.

***

“O şimdi sıkıştı ve bize muhtaçtır” diyorsanız eğer, “iki adım ileri gidelim, bir adım geri gitsek de hedefe yaklaşmış oluruz” diyorsanız, onun piyonu şah gibi kullanabileceğini, kaleyi kural dışı zıplayan atla düşürebileceğini, söylediklerinin tam tersini büyük bir gönül rahatlığı ile yapabileceğini bilmiyorsunuz demektir.
Kim gerçekten Kürtlerle Türklerin terörü dışlayarak birlikte yaşayabileceğini, kurtlar sofrasında birlikte yaşamanın en iyisi olduğunu söylüyor, bunu mümkün kılmanın yollarını arıyor, tartışıyorsa, kim bunun temel koşulunun farklılıkları kabul etmek, inkârcılıktan vazgeçmek olduğunu içtenlikle söylüyor, geleceğini belirleme hakkına saygı duyuyorsa sizin tartışacaklarınız onlardır. “Her söylediğimiz eksiksizdir, doğrudur, tartışılacak bir yanı yoktur” demiyorsanız onlarla tartışmayı denemelisiniz. “Ama onlar iktidar değiller ki” diyorsanız; tam da bu nedenle, iktidar olmayanlarla tartışmanız gerekir zaten.
Onlar iktidar olmadıkları için, siz de iktidar olmadığınız için budur doğrusu.

***

Ama “çoğu gitti azı kaldı” diyorsanız başka. O zaman seçim hesapları ile kontrol edemeyeceğiniz terörün, provokasyonların arasına sıkışmış, sonu belirsiz bir sürecin hayalperestleri olarak yaşamaya devam edeceğiz demektir. Bu cümlede farkındaysanız siz ve biz yok. Özne tektir: Hasım değil hısımız. Bu çözümü zor sorunu hep birlikte tartışmamız gerekiyor; silahsız ve önyargısız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları