Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kırmızı Kitabın Adı Var

05 Kasım 2014 Çarşamba

Kırmızı Kitap ya da daha etkileyici adıyla Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin tarihi şimdi hemen bütün partilerin “karşı” olduğu ama değiştirmeye de yanaşmadığı 82 Anayasası’ndan eskidir. Generaller 12 Mart 1971 tarihinde, bir “muhtıra darbesi” yaptılar. 61 Anayasası’nın getirdiği özgürlükleri fazla buluyorlardı. Bu nedenle gemi azıya alan “tam bağımsız, gerçekten demokratik bir Türkiye” isteyen “tehlikeli sol”u sindirmek istediler. Yarın gazetemizde Can Dündar’ın kaleminden okuyacağınız Deniz Gezmiş ve arkadaşları gibi solcu delikanlıları “tenkil etmek” üzere harekete geçtiler. Özgürlüklerin üzerine bir “şal örtülebileceğini” kanlı bir şekilde kanıtladılar.
Kırmızı Kitap işte o günlerden kalmadır.

***

O zamandan bu yana da yürürlükte olduğu, hiçbir hükümetin bu belgeye aykırı hareket edemediği söyleniyor. Kimsenin bu iddiaya inandığını sanmam? Sık sık, duruma, güç dengelerine göre değiştirilen bir belge olsa gerek. Yine de Türkiye, parlamentonun onayından geçmemiş, yasa niteliği taşımayan bir belge ile yönetiliyorsa, Kurtlar Vadisi’ne benziyoruz demektir. Konseyler, eli silahlı Polat Alemdar’lar falan. İtiraz sesleri duyar gibiyim; “Kör müsün, hangi ülkede yaşadın sen, ne çabuk unuttun olup bitenleri, derin devletleri, gladyoları?” Ne ilgisi var. Biz şimdi devletin “resmi ve gizli” bir belgesinden söz ediyor, rahatça eleştiriyor, “Olmaz böyle bir belge, olsa da işe yaramaz” diyoruz. Peki ama sigara içerken bile “buralarda bir yerde midir, görüyor mudur şimdi bizi” diye telaşlandığımız bu devirde işler biraz değişmedi mi, biraz korkmamız gerekmiyor mu?

***

Ama “sağlam” ve “cesur” bir tanık bulduk kendimize, rahatlığımız ondandır. Bir zamanlar, Cumhurbaşkanımız daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’yken çok değerli bir danışmanı vardı. Hukuk okumuş, profesörlüğe kadar yükselmiş bu değerli danışmanın hizmetleri sayılamayacak kadar çoktur. TCK’deki, CMK’deki değişikliklerde hep onun imzası vardır. Türbanın okullarda yaygınlaştırılması konusundaki hizmetleri de unutulamaz. İşte tanığımız, “desteğimiz” odur. Çok sayıda şirketin ve YÖK’ün yönetim kurulunda da hizmetleri bulunan bu değerli hukukçunun her ne kadar intihal suçlamalarıyla karşılaşmış olsa da son zamanlarda özellikle Kırmızı Kitap konusunda çok demokrat ve cesur açıklamalar yaptığını, yüreğimize su serptiğini görmezden gelemeyiz! İşte Prof. Dr. İzzet Özgenç’in Kırmızı Kitap konusunda bize cesaret veren açıklaması şöyledir:

***

“Bugünlerde, ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ veya nam-ı diğerle ‘kırmızı kitap’, sıklıkla telaffuz edilmektedir. Hukuk devletinde geçerli olan normlar arasında ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ diye bir norm türü bulunmamaktadır. ‘Norm’ mahiyetinde olmasa bile, vatandaş ve hatta bilim insanı olarak içeriğini bilmediğimiz böyle bir belgenin hazırlanmasına ve düzenlenmesine yönelik olarak ne Anayasa’da ne de kanunlarda bir hüküm bulunmaktadır. ‘Ne idüğü belirsiz’ olan, mahiyetinin ne olduğu bilinmeyen ve sadece ilgililerinin elinde bulunan bu ‘kırmızı kitap’ın ne işe yaradığı da tarafımızdan bilinmemektedir. Mahiyeti ve içeriği belirsiz bu ‘belge’yi belirli kamu görevlilerinin kendilerine bir ‘rehber’ ve bir ‘güç ve yetki kaynağı’ olarak görmelerinin ve buna karşılık da, söz konusu ‘belge’ dolayısıyla insanların endişeye kapılmalarının tek bir izahı olabilir: Türkiye Cumhuriyeti devleti henüz bir hukuk devleti değildir.”

***

Demek ki Cumhurbaşkanı’nın eski günlerdeki danışmanına ve sıkı ideoloji arkadaşına göre Kırmızı Kitap budur. Araları neden açılmışsa artık, Prof. İzzet Bey kahraman bir “demokrat” olma yolunda ciddi bir adım atmış sayılabilir. Bizim böyle bir adım atmamıza gerek yoktur. Sola düşen, “Boş verin Kırmızı Kitap’ı o bizi değil hükümetleri ilgilendiriyormuş, hükümet olduğumuzda bakarız, olmadı kaldırıp atarız, olur biter” demektir.
Hiç insan görmediği, bilmediği kitaba boyun eğer mi canım!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları