Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kan Uykularda Fenersiz...

21 Eylül 2014 Pazar

Tarihçi Feroz Ahmad, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarını anlatırken “İttihatçıların diplomasiyi diplomatlara bırakılmayacak kadar önemli gördüklerini”, iktidar olmadıkları zamanlarda bile “hükümetten bağımsız ve habersiz diplomatik manevralara giriştiklerini” belirtir. (Osmanlı İmparatorluğu’nun Sonu; sf. 25, Alfa Yayınları) Yalnız İttihatçılara özgü olmasa gerek; iktidarlar kendi akıllarına fazla güveniyor ve uzmanlığı da siyasetçinin söylediklerine gerekçe bulmak olarak anlıyorlar. O zaman da tökezlemek kaçınılmaz oluyor.

***

Derinliğin sığlık olduğunun anlaşılması için uzun bir süre geçmesi gerekmiyor. Nesnel olan öznel olanı yeniyor, öznel olan nesnel olanı yönetmekte yetersiz kalıyor. Bu genellikle iktidarların devlet olmakta güçlük çekmelerinden kaynaklanıyor olabilir. İttihat ve Terakki’nin de bir devrimin içinde yer almasına, iktidarı birkaç kez ele geçirmesine karşın devlet olamadığı ve çoğunlukla maceranın kimi zaman “halisane” duygularla ağır bastığı da söylenebilir belki.
Ama bedeli genellikle ağır olmuştur.

***

Şimdi de iktidar olanlar devletin kadim şifrelerini anlamakta zorlanıyor ve onları toptan değiştirecek bir devrimci ruhla ilgileri olmadığı için de bildiklerini okudukları zaman başarılı olabilecekleri “zehabına” kapılıyorlar. Olacak iş değildir.
Devrimler devletlerin yapısında köklü değişikliklere yol açarlar ve yeni ideolojik çerçeve, yeni paradigma yeni uzmanlıkların gelişmesine yol açar. “İdare-i maslahatçılar esaslı devrim yapamazlar” ilkesinin zaman içinde Türkiye tarihinde doğrulanması da devletin -devletlerinstatükoya, “idare-i maslahata” dayanan şifrelerinin kırılmasının zor olduğunu göstermiştir.

***

Türkiye’nin kurucularının Mustafa Kemal’den sonra “idare-i maslahata” tümüyle yenik düşmeleri, Osmanlı’dan miras devlet yönetme yöntemlerine yeni bir kalıp altında da olsa geri dönmeleri şimdilerde yeni bir aşamaya ulaştı. Türkiye kazanımların tümüyle yitirilmesi tehlikesine, bahtsızlığına sürüklendi. Ve devleti ele geçirdiklerini düşünenler ise tıpkı İttihat Terakki gibi kendilerine fazlaca güveniyor, bildiklerini okurlarsa başarılı olacaklarını düşünüyorlar. Gerçek şu ki tarihsel bilinçten yoksundurlar. El yordamı ile ilerlemeye çalışıyor ve olayların peşinden sürükleniyorlar.

***

Oysa bölge de dünya da gerçekten karmaşık, kaotik ve devrimci bir döneme girdi. Nesnel koşullar ne yönde yönetilebilirse o yöne doğru gelişecek. Acılı bir dönem olacağı, savaştan kaçan göçmenlerin perişan hallerinden, savaşan güçlerin acımasızlığından bellidir. Özellikle IŞİD ve benzerlerinin, ki sayıları epeycedir, sürecin baskın gücü olarak ortada olmaları ve buna karşı “umutların” büyük devletlerin askeri harekâtlarına bağlanmış olması, devrimci durumun bir kere daha halk kitlelerinin elinden alınması, çalınması ihtimalini güçlendiriyor.
Bu durum savaşın yaygınlaşması, siyasi gerginliklerin büyük devletler arasında zirveye çıkması ihtimalini de artırdı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla hız kazanan bölgesel iç savaşlarla yeni dönemi şekillendirme politikası Ortadoğu’da hâlâ işbaşındadır. Yine de bölgede devrimci durum hâlâ güçlüdür.

***

Türkiye ise ne yazık ki bu durumu anlamaktan ve kendi içinde devrimci durumun olanaklarını kullanmaktan uzaktır. Tarihi geriye doğru çevirme çabasındaki siyasi cehalet olayların peşinden sürüklendiğinin farkında bile değil. Belki de kader ırmağında yıkandığını, cennete doğru ilerlediğini sanıyordur, kim bilir...
Peki, bir kere bile yıkanmanın mümkün olmadığı bu ırmakta, bu devrimci akışta, derin uykularda cennet hayali kuran yalnız onlar mı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları