Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Güç zehirlenmesi

08 Mayıs 2015 Cuma

Üç partinin, Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığı bir yana bırakarak seçim kampanyasına “gönlündeki parti” lehine katılımına itirazlarını YSK reddetti. Gerekçesi yerindedir. Neden? Çünkü Cumhurbaşkanı’nın “askıya alındığını” söylediği parlamenter sisteme, ciddiye almadığı anayasaya göre Cumhurbaşkanı sorumsuzdur. Eylemleri, işlemleri aleyhine dava açılamaz; herhangi bir şekilde sorumlu tutulamaz. Tek istisnası var; vatana ihanet.

***

Bu durum kamuoyu tarafından önemli ölçüde benimsendiği anlaşılan, yakın ve ortak çevrenin yoğun çabasıyla yaratılan “lider kültü”ne uygundur. Tehlikeli midir? Çok ama çok tehlikelidir. Lider “sorumsuzluk” kılıfından yararlanarak yasaları hiçe saymayı başarabiliyor, sınırları sermaye çevreleri, siyasi elit ve medya tarafından belirlenen “meşruiyeti” sağlayabiliyorsa, kendi kurgusunu uygulayabilir, denetim mekanizmalarını rahatlıkla aşabilir, kurum ve kuruluşlara boyun eğdirebilir. Bunun için gerekli hilei şeriye, yasalardaki uygun boşluklarla, harcıâlem yorumlarla, gülerek, alay ederek sağlanabilir.

***

Böyle de oluyor. Bu nedenle şimdi siyasi partilerin konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürmeleri de sonuç vermeyecek, seçime 1 ay kaldığı da dikkate alınırsa atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacaktır. Peki, bu itirazlar hiç mi işe yaramaz? Hayır yarar; tarihe not düşmek iyidir. Zorla elde edilmiş “meşruiyetin” günün birinde sona ereceğini, yasaları çiğnemenin bir bedelinin olacağını tarih hep göstermiştir. O zaman muhalefet edenlerin belgeye, kanıta gereksinimi olacaktır.

***

Yaşadığımız günler bu açıdan gerçekten ibretliktir. Son olarak siyasi bir amaç için önceki dönemin “doğal” uygulamalarını sahte belgelerle “suç” haline getiren, AKP-Cemaat ortak prodüksiyonu Balyoz davasının aklanmayla sonuçlanması da hem “meşruiyet” kavramının ne kadar esnek ve değişken olduğunu hem de özellikle siyasi davalarda hızla yer değiştirebildiğini göstermiştir. Yarın da öyle olacaktır. Güç sahibi olanların gücün zehirleyici özelliklerini hızla unutmaları, bu zehre karşı panzehir geliştirdiklerini sanmaları ise kaçınılmaz gibidir.

***

Şu güç meselesi üzerinde biraz durmakta yarar var. Gücün koruyuculuğuna eleştirisiz inananlar onu kullanırken genellikle, sınırsız, ölçüsüz davranmayı gerekli, sonuç almak için zorunlu görürler. Ama yanıltıcıdır; çünkü kendilerine güç uygulanan kesimler -ki bu bireylerden topluluklara, sınıflara kadar uzanan, farklı projeleri olan kesimlere işaret eder- her şeye, her zaman boyun eğmez, isyan ederler. Gücü sürekli elde tutmak, kullanmak genellikle ekonominin kurallarıyla da çatışır. Ekonomik sistem kendi kurallarının denetlenemez bir güç tarafından ihlal edilmesinden, sermayenin kuraldışı, siyasi müdahalelerle el değiştirmesinden sürgit hoşnut olmaz; bu da gücü elinde tutanın çevresinin sürekli daralmasına yol açar.

***

Yine de güç sahipleri ya da sahibi yolundan dönmeye yanaşmaz. Bu da eşyanın tabiatındandır. Güç zehirlenmesi, kendine aşırı güven, daralmış çevreden gelen kutsallaştırılma ve nihayet yapılan işler, eylemler devam etmeyi zorunlu kılar. En basit örnekten yola çıkalım; bugün siyasi partilerin ısrarla üzerinde durdukları tarafsızlığın ihlali anayasal bir suçtur ve yarın siyaseten, diğer ihlallerle birlikte ağır bir suç yumağına dönüşebilir.
Peki, bunlardan bize ne? Esprili bir seçim kampanyası yürüten HDP lideri Demirtaş, “Başbakanımızı ezdirmeyiz” dedi; biz de Cumhurbaşkanımızı “güç zehirlenmesinden” kurtarmak için bir iki laf ettikse, fena mı ettik yani!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları