Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Deplasmanda Bir Maç

20 Mart 2015 Cuma

Siyasetin kapsamının pek geniş olduğu, kimi zaman devlet- toplum ilişkisinin karmaşık karakterini yansıttığı söylenir. Böyle söylenmesinin en önemli nedeni, devlet erkinin bir siyasal güçten diğerine geçmesinin mümkün olabilmesidir. Siyaset daim, devlette cisimleşen iktidar geçicidir. Devletsiyaset ilişkisinin kimi zaman tarihte ve tüm coğrafyalarda “siyaset meydanında” sonlanması bu nedenledir. Ama yine de bu türden bir değerlendirme, devleti küçümsemeye yol açmamalı. Devlet, evvel eski siyasetin odak noktası, ereği, amacı, hevesi, sevdası, bırakılmak istenmeyen belalısıdır.

***

Devlet, devlet olmak için ne yapacak? Birinci işi tüm topluma hizmet etmek. Bunun için de “ekonomik büyümeye” ağırlık verecek, iktisadın mahalle ağzıyla söyleyelim, büyütebilirse “pastayı büyütecek”. İkinci temel görevi, eğer kapitalist devletten söz ediyorsak, pastayı, yani geliri dağıtırken egemen sınıfın çıkarını kollayacak. Bir de üçüncü temel görevden söz etmeliyiz; o da devletin, devlet aparatının kamudan bağımsızlaşarak oluşturduğu, görece bağımsız kıldığı teşkilatın ve ona güç veren kesimlerin çıkarlarını korumak, kollamaktır.

***

Nasıl koruyup kollayacak? Devleti sivil toplum karşısında konumlandırarak kuşkusuz. Polis, asker, mahkeme, aba, sopa ve hepsine geniş bir hayat alanı sağlamak üzere ideolojinin bitmez tükenmez olanaklarıyla yapar bunu devlet. Siyaset alanı sıkıştığında devlet de sıkışır, sıkıştırır. Yasalar yetersiz kaldığında, yenilemekte zorluk varsa meclisi by-pass eder; kararnamelere, o da olmadı olağanüstü yöntemlere başvurur. Daha da olmadı “ben yaptım oldu” der. Ama bütün bunlar siyasi iktisadın sessiz, derinden belirleyiciliği alanında ve siyasetin devlet iktidarından daha geniş bir alanı temsil ettiği gerçeği, tehlikelerle dolu zemininde olup biter.

***

Bu anlatılanlardan devletin, devleti ele geçirmiş siyasal gücün çaresiz olduğu sonucu çıkmamalıdır. Yukarıda anlatılan “koruma ve kollama” yöntemleri “devlet saydam olmalı” ütopyasını sık sık dile getiren, tarihten bir vakit ders almayan bizim gibi fukaralara rağmen pek zengin bir “gizli” dünyaya sahiptir. Gaddarlık onun öteki adıdır; baskısını sık sık izleme, gözleme, fişleme yöntemleriyle “sır küpü”, “devlet sırrı” gibi yasalaştırılmış alet edavatla sivil topluma nanik yaparak uygular.

***

Lakin yine de toplum devlet ilişkisinin gri alanlarında siyasetin olanaklarını kullanarak devleti ele geçirmiş siyasi ekibe karşı haklı bir mücadele yürütenler de çaresiz değildir. Toplumun genel çıkarlarının bir yana bırakıldığını, gelir dağılımında ölçünün hepten kaçtığını düşünenler, “dur şunu ve seni bir başka türlü düzenleyelim” diyenler, genel oy olanağını terk etmek istemeyen, meydanlar, sokaklar kapatılmış olsa da haklarını ille de kullanmakta ısrarlı olanlar siyaset meydanını zorlamaya başlarlar.

***

İşte böyle bir zamandayız. Hesap kitap işleri bu nedenle hız kazandı. Bu nedenle devleti ele geçirmiş olan siyasi güç kendini eskisi kadar güçlü hissetmiyor. Bir dermansızlık, bir sıkıntı, bir köşeye sıkışma duygusu sardı onu. Ama siyasetin varsayılan yasallıklarına, farklı esen rüzgâra kolayca teslim olacak değildir. Siyaseti sandığa, sandığı devletin pek de saydam olmayan dürüstlüğüne havale etmek, köşeye sıkışan çaresiz kurdun sivri dişlerini önemsememek pek vahim sonuçlara yol açabilir.
Hesap kitap işlerine boğulup da devlet siyaset ilişkisinde nal toplamak pek mümkündür. Hayal kurmak iyidir de deplasmanda olduğunu unutmamalı insan.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları