Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Çatışan Süreçler
Batı dünyasının en azından çözdüğünü düşündüğü sorunlardan birisi din dünya ilişkisidir. Uzun sürmüş kanlı savaşların, düşünsel planda büyük hesaplaşmaların sonunda laiklik Batı dünyasında artık fazla tartışılmayan, genel kabul görmüş bir durumun adıdır. “Sezar’ın hakkı Sezar’a, İsa’nın hakkı İsa’ya” verilmiş gibidir. Serbest piyasa da bu durumdan memnundur ve zaten “temsil” esasına dayanan “demokratik cumhuriyet” kitlelerin sisteme uyumu, yani mecburiyeti konusunu da gerektiğinde alt sınıflar için pekâlâ gündeme giriveren “kilise ne diyor”un yanına başka ve din kadar etkili araçları koyabilmiş durumdadır.
***
Doğu ise henüz başka bir dünyada yaşıyor. Orada din alanındaki ayrışma bir reformu ya da daha ihtiyatlı bir ifadeyle “tecdit”i, yenilenmeyi henüz tam olarak gündemine alabilmiş değildir. Tam tersine parçalanmada ağır basan radikal yorumlar, dini silah yoluyla yaymaya kodlanmış cihatçılardır. İbni Rüşd, İbni Haldun gibi İslam âlimlerinin giriştikleri dini bilimle telif etme çabası İmam Gazali ve ardılları tarafından yenilgiye uğratıldı. Bu İslam âlimlerinin tartışmaya açtıkları konular Doğu’dan, hadi coğrafi bir rota da söyleyelim, Kuzey Afrika ve Endülüs üzerinden kovuldu. Bu tablo Doğu’da hâlâ egemen tablodur.
***
Şimdi konu yeniden gündeme geliyor olabilir mi? Böyle bir ihtimal var. Çalkantılar içindeki Doğu’da ve azımsanmayacak birikimine rağmen Türkiye’de laiklik gündemden tümüyle çıkartılma tehdidi altındayken nasıl olabilir ki bu? Belki de tehdidin giderek artması, din alanında çalışanların kendi içlerinde bu tartışmayı başlatmalarının gerekçesidir. Tüm dünyada radikal, silahlı, cihatçı köktendincilerin vahşi bir saldırıya geçtiği koşullarda böyle bir tartışma kendini dayatıyorsa, bu alanda otorite sayılanlar arasında bir üstü kapalı tartışma başlamışsa, bu tartışmanın nedeni, belki de radikallerin kabul edilmesi, savunulması güç eylemleridir.
***
Marx’ın “İnsanlık... kaçınılmaz olarak ancak çözebileceği görevleri önüne koyar” tezi buraya da uygulanabilir. Devamında şöyle demişti: “... Daha yakından bakılınca, bizatihi problemin, ancak çözümü için gerekli maddi koşullar zaten mevcut olduğu ya da hiç değilse oluşum sürecinde bulunduğu zaman ortaya çıktığı hep görülecektir.” Saldırı öylesine yaygın ve serttir ki, İslam dünyası bu sorunu çözmenin zamanının gelip gelmediğini tartışmaya başlamıştır. Bu çabanın arkasında yatan, belki de ideolojik olandan daha etkili olan saik ise serbest piyasanın “modern” biçimlerinden uzakta bir dünyanın artık mümkün olmamasıdır.
***
Petrol zengini Ortadoğu despotları bir yandan cihatçıları sevk ve idare etmekte zaafiyete düşerken, Batı ile işbirlikleri de onları sistemlerini gözden geçirmeye zorluyor. Artık çöl kurallarına dayalı bağımlı ve arkaik sistemlerden vazgeçmenin zamanıdır. Doğu kabuğunu kırmaya çabalıyor. Kapitalizm kendi “modernitesini” dayatıyor. Bu durum krallar, şeyhler, emirler için bir yandan sert yöntemlerle bölgeye Batı müdahalesini kendi lehlerine çevirme çabası ama aynı zamanda tehlikeli bir kaos anlamı taşıyor. İslam âlimleri içinde “tecditçilerin” seslerini çıkarmaya başlamaları da bu döneme denk düşüyor. Serbest piyasa, cihatçıların yöntemleriyle sürgit barış içinde yaşayamaz. Bu nedenle yenilenme, “tecdit” gereklidir. Bu sürecin eli kanlı radikallikle eşzamanlı olması şaşırtıcı değil, doğası gereğidir.
***
Bu çabanın laiklik için bir çıkış alanı yaratması hiç değilse bir kısım ülkelerde mümkün görünüyor. Türkiye ise sanki bu akıntıya ters yönde sürüklenmek isteniyor gibidir. Ama bu uzun süreli olmayacaktır. Hatta Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya göre daha gelişmiş bir kapitalist ülke olduğu için, sınıfların sınıf mücadelelerinin de katkısıyla laikliğin daha geçerli ve kalıcı biçimlerinin yeniden etkinleşmesi mümkündür. Tecditçiler de bu kavganın ister istemez içindedirler.
***
Bu olasılığı güçlendiren olgu, artan şeriatçı eğilimlerin yukarıdan destekleniyor, yönetiliyor olmasına rağmen solda, demokrat, liberal çevrelerde laikliğin değerinin anlaşılmış olmasıdır. Türkiye’yi bir din devletine dönüştürmek isteyen iktidar partisi, radikal cihatçılar, karşılarında laikliğin önemi konusunda fikir birliğine varmış, kolay geri adım atmayacak bir güç bulacaklardır.
“Sezar’ın hakkı Sezar’a...” diyen tecditçilerle “Sezar’ın hakkı” konusunda farklı düşünsek de onların bu güce kulak vermelerini sağlamak küçümsenmemelidir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Cumhuriyet Savcısı açığa alındı!
- Zam oranı belli oldu: Hepsi artacak!
- Real Madrid Arda Güler için son noktayı koydu!
- Aile hekimleri 5 gün iş bırakacak
- Bahçeli'nin 'Öcalan' çağrısına ilk yanıt
- 'LBGT faaliyeti içinde olan bir derneğin...'
- O marka listede: Hamburgerden 'at eti' çıktı
- İktidar harekete geçti
- Milli Savunma Bakanı'ndan 'teğmenler' açıklaması!
- Narin'in cesedini böyle saklamış!