Feyzi Açıkalın

Viyana Faşizm Gelenek

16 Aralık 2019 Pazartesi

Viyana’ya gitmeye karar verdiğimde Avusturyalı Peter Handke henüz Nobel’i almamıştı. Diğer taraftan, Süleyman Soylu Adana’da festival iptal edip, rakının bir gelenek olmadığını söylediğinde ise Viyana’dan dönmüştük artık.

Faşizmin en azından parlamenter yükselişinin belirgin olduğu ve gelenekleriyle ünlü, onları bir değer olarak koruyup satan bir ülkeye gidip gelmiştik.

İnsan peşinen bu duygularla yüklü olunca, daha ülkeye adım atar atmaz “faşizan davranış avcılığı!” yaparken buluyor kendini.

Gözümün ilk kestirdiği pasaport polisi oluyor. Orta yaşlı memurun, mühürün “tak” sesi sonrasındaki gülümsemesi hayallerimi boşa çıkarıyor! Sonrasında, şehre inen tren biletini aldığım kadının nezaketi ve U Bahn için yardımcı olan genç kuşkumu artırıyor!

Faşist avı(!) doğal olarak turistik mekanlarda sürüyor. Dakikalarca sırada bekledikten sonra içeri alınabilen dünyaca ünlü pastanede, meyhaneden bozma bir köşe gösterilince kaşlar kalkıyor ama o da çabuk çözülüyor.

Diğer bir ünlü şnitzelcideki feldmareşal(!) ise, randevusuz gelenleri kapıdan dahi almayarak, aranan fail tanımına en uygun olanı olarak görünüyor. Ama başta müzeler olmak üzere kamusal alanlardaki görevlilerin nezaketi, avı boşa çıkarıyor.

O zaman sorular geliyor: Kimler bu radikal sağcı partilere oy vermektedir? Biraz araştırınca Viyana’nın, ülke ortalamasının çok altında bir sağ oy potansiyeline sahip olduğu anlaşılıyor.

İmparatorluğun yarattığı zenginliğin kümelendiği, onu sürdürebilme adına gerekli iş gücünün yaratıldığı; proletarya ile belli bir uyum içinde yaşamın oluşturulduğu bir şehir olmuş Viyana.

Şimdilerde ise yüz yılların zenginliğinin, özenle korunmuş geleneğinin turizm adına pazarlanmasıyla bir ekonomik döngü sürüyor. İş gücü olarak da büyük oranda, kurallar manzumesi içinde çalıştırdığı göçmenleri kullanıyor. Bu yüzden onlarla barış içinde yaşıyor. Sınıfsal çatışma ve buna bağlı nefret, en azından gözlemlenmiyor.

Avusturya içkinin mekruhluğunu tartışmıyor. İçki, loş mekanlarda Avusturya ‘yı kurtarma adına melankolik şarkılar eşliğinde tüketilmiyor. Eğlence kültürünün bir parçası olarak görülüyor. Şalgam Festivali’nin yasaklanmasının aksine Viyana, Noel ayındaki sıcak şarap rutinine turistini de ortak ederek şölenini sürdürüyor.

Bu arada asıl soruyu, aklımızı hep kurcalamakta olanı dillendiriyorum: Ülkemize gelen turistler de aynı bizim gibi, sürmekte olan siyasi iklimimizi merak ederek mi günlerini geçirirler? Farkına varırlar mı ülkemizin her türlü uygarlık, insanlık ve çevre standardı adına yaşamakta olduğu düşüşü?

Yoksa Türkiye’deki turizm anlayışı ve sürdürülüşü, ülke gerçeklerini örttüğü için siyasal iktidar minnettar mıdır ona?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları