Feyzi Açıkalın

Deve pazarlığı

27 Ocak 2024 Cumartesi

Malumunuz, son 22 yıldır siyasette pazarlığı kural edinmiş bir politikacı nesline aşinayız. Aslında daha yolun başındayken, 2003 yılında Amerikan Başkanı George Bush tarafından tanımlanmıştı bu pazarlık şekli. Ankara’dan kalkıp gelen Atpazarı esnafına bir Teksas sığır çobanı olarak ders veren Bush, onları hem aldıkları atı kaybedecekleri hem de cepleri bomboş dönecekleri yollu tehdit etmişti.

Ülke siyaseti çeşitli pazarlık yöntemleriyle sürdü gitti. Bunlardan en bilineni koyun pazarlığı oldu. Koyun pazarlığı açıkta yapılır. En kötü yanı, sıkışılan ellerin pazarlık sonlandırılıncaya kadar bırakılmayarak, şiddetle sallandırılmasıdır. Sonunda, kolu omzundan kopmakta olan taraf pes eder ve fiyat belirlenir.

Bir de Kuzey Afrika Sahra bölgesinde yaygın olan deve pazarlığı var; yeni öğrendim. Orada taraflar koyunda olduğu gibi bağırıp çağırarak değil, daha sessizce yürütürmüş alışverişi. Hatta çevredekiler görmesin diye eller bir bez parçasının altına sokulur, taraflar birbirlerinin parmak boğumlarına dokunarak fiyatta anlaşırlarmış. 31 Mart öncesi yapılan siyasi pazarlıkların hangi yolla yapıldığına artık siz karar verin…

Misal, Memleket Partisi ile CHP’nin pazarlığında Muharrem Bey’in adamları, İzmir’den bir metropol ilçeyi de isteyerek ‘deveyi hamuduyla götürmeye’ varan bir el artırmış olmalılar ki, CHP heyeti “Yok devenin nalı” diyerek toplantıyı sonlandırmışlar. Böylece, aslında ‘uyuşmamazlık’ üzerine temellenen ve sessizce sürmekte olan deve pazarlığı, bir taraf için güçlü alternatif siyasi pozisyon belirleme gerekçesi olmuştur. O taraf Memleket Partisidir.

AKP rejiminin yüzyıllık laik cumhuriyeti sonlandırma çemberinin tamamlanmasında son aşama olan 31 Mart yerel seçimlerinde, o dairenin içinde kalma isteği sürüyor. Bu konuda başı Meral Akşener çekiyor. Yeni dinci cumhuriyet içinde bir seküler milliyetçi kanat olarak yer almak isteyen Akşener, gençlik yıllarından esinlendiğini zannettiğim bir deyim ile son dönemdeki çabalarını adlandırıyor: “Gıcıklık yapmak!” Şimdiki kuşak bilmez, gıcık zevk için oyun bozan kişidir…

Yerel yönetimlerin merkezden bağımsız şekillenemeyeceği konusunda hemfikir olan Akşener, İnce ve diğerleri CHP’yi demokratik sol ve Kürtler ile işbirliğine zorlayıp yalnızlaştırma isteğindeler. Siyasal İslamı şiar edinen AKP rejimi ile, onların çevresinde bir uydu gibi olsa da devlet mekanizması içinde yer almak, Memleket de dahil sağdaki partilerin tek amacı haline geldi.

Bilmedikleri konular var; birincisi, olası işbirliğinde siyasi pazarlığı bir dini vecibe gibi gören AKP ile beraber olacaklar. Onlar, pazarlık dinen sünnet midir yoksa mübah mıdır diye din lûgatlarında tanım ararken, çoktan cebindekini alıverecek bir anlayışla tanışacaklar. Öyle, CHP ile olduğundaki gibi uzlaşılmaz beklentiler sunduklarında rejim tarafından taşınmayacaklarını, kirli bir eldiven olarak atılıverdiklerini görecekler.

İkincisi, pazarlık halkın sandığa atılmamış oyları üstünden dönüyor. Yani piyasaya sürülmüş ama daha satın alınamamış bir tür hisse senedi üstünden geleceğe dönük yatırım planlanıyor. Halkın son gelişmeler karşısında nasıl pozisyon alacağı bilinmiyor. Vakıa, her borsanın bir spekülatörü, dışarıdan müdahale edeni, gerektiğinde şalteri kapatanı olduğu biliniyor.

İşin en acıklı yönü de, siyasetin bir olmazsa olmazı olarak topluma kabul ettirilmeye çalışılan bu çirkin pazarlıklarda, ülke halkının en etkisiz elaman oluşu. Halk bir kez uyansa ortada ne pazar ne de pazarlık yapacak tüccar kalacak ama…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları