Feridun Andaç

Edebi buluşmaların anlamı

08 Ekim 2024 Salı

“Kusursuz erdemli toplum arayışı” yeni bir bakış/düşünüş değildir. Her çağda yaşanan altüst oluşlar, çöküşler, değişmeler sonucunda insanlığın bir bölümü (tıpkı Stoacılar gibi) yeni/düzenli/erdemli toplum arayışına yönelmişlerdir. 

Bunun için eğer bir örnek/model aranıyorsa, çok da uzağa değil, doğaya bakmak yeterlidir. 

Dostum Ahmet Erözenci’yle Güneyköy’deki çiftlik evinde konuşurken o “yeşil dünya” ile örülü evin seyrindeki ağaçlarla göğün buluşması, börtü böcek, orada adlandırılan her bir nesne beni Seneca’ya döndürdü ister istemez. 

Gelinip yaşanılan bu köyün doğasının her anlamda öğretici, hatta yönlendirici olabileceğini gözledim demeliyim. 

Bunu da kurulan evlerin mimari düzeninden, bahçelerin doğallığına, yörede üretilen ürün çeşitliliğine bakarak görebiliyordunuz. 

İşte o atmosferdeki konuşmalarımızın bir ucu edebiyata, diğer ucu hayatın o akışkan seyrindeki yazarın durumuna taşımıştı bizi... Nerede nasıl yazmalı/neyi, nasıl anlatmalı bu sohbetimizin bir başka boyutuydu. 

İyi, güzel, erdemli, içkin bir edebiyat yolu tıpkı Stoacıların önermeleri gibi; ortak buluşma noktalarıyla var olabiliyordu ancak! 

Biz, bunu, böyle dillendirirken; buradaki yeri/ mekânı bir çıkış noktası kılarak, “edebi birlik” yolculuğuna çıkabileceğimizi de konuşmuştuk dostumla. 

BİR BAŞKA KIYIDAN…

Oradan ayrılıp yönümü Misiköy’e dönmüşken; İstanbul kentini bir “kültür adası” kılmak için çaba gösteren Mahir Polat dostumun benzer bir önerisiyle karşılaştım. Geçen gün, Polat ve yakın çalışma arkadaşlarıyla Sezer Duru’ya konuk olmuştuk. O buluşma birçok açıdan anlamlıydı. “Kardeş anlatıcılar”dan (Demir Özlü, Tezer Özlü, Orhan Duru, Ferit Edgü) söze başlamıştık. Sezer Duru’dan da çeviri serüvenini, yaşadığı dönemlerin öyküsünü dinlemiştik o “müze-ev”de. 

Evet, bir “yazar-evi”, “müze-ev”i andırmalıdır. O mekânın her bir yerinde yazıya adanmış hayatların izlerini bulursunuz. Eğer bunlarsız bir yazı ömrü biçiyorsanız kendinize, yavansınızdır. 

Mahir Polat’la “o gün”ü konuştuğumuzda; bu buluşmaların neden yapılması; yazarları bir araya getirme, anma, evlerine gitme, onlarla söyleşmenin neden elzem olduğu düşüncesinin çıkış noktası da biraz önce söylediklerimi içeriyordu aslında. 

Bir yeri, bir kenti var eden kültürel dokunun her bir parçası görülüp anlatıldıkça anlaşılır, değer kazanır. Siz eğer var olanı, birikimi görmezden gelirseniz “yeni”yi inşa etmekte zorlanırsınız. 

Bu yaklaşım aynı zamanda bir “dönem öğretisi”ni de başlatabilir. 

Kültür sanat insanları koşulsuz, gündemsiz, bağsız/bağlantısız biçimde bir araya gelebilmeli... Hatırlamalı, hatırlatmalı, anlatabilmeli her şeyi. Bir kentin belleğine dönük yolculuklar da böyle başlamaz mı? 

Edebi zenginliğimiz böylece ortaya çıkabilir, kuşaklara taşınabilir. 

Biz, gelecekte değil, bugünde buluşup konuşabilmeliyiz. Edebi mirasımız olan her bir şeye gitmeliyiz. 

Halit Ziya Uşaklıgil de olmalı orada Sait Faik Abasıyanık da Kemal Tahir de Yaşar Kemal de Orhan Kemal de… Ahmet Hamdi Tanpınar da Peride Celal de Tomris Uyar da Selim İleri de... 

Görmezden gelmek, yok saymak bir kente asla yakışmaz. Hele o kentin belleğini var eden yazarları düşünürseniz... 

Kuşkusuz bunlar imkânsız şeyler değil. Bir yazara gitmek, bir düşünürü anmak, bir dönemi anlatmak... Edebiyatın o derin “hafıza”sına yolculuklara çıkmak... 

Böylesi edebi buluşmalar eminim ki başka düşüncelere taşıyacaktır bizleri. İnsan insanda güzeldir, insanla zenginleşebilir ancak. Yaşadığımız yerin anlamı, değeri de böylesi buluşmalarla rengini sesini taşıyıcı kılabilir diye düşünüyorum. 

İstanbul bu anlamda bir “model” oluşturup başka kentlere öncül olabilir. 

Anadolu coğrafyası bir edebiyat yarımadasıdır aslında. 

Ksenophon’un Anabasis’ini (*) belki de bu gözle yeniden okumak gerekecek sevgili okurum. Bir de Seneca’nın Ahlak Mektupları’nı....(**) 

(*) Anabasis, Ksenophon: On Binler’in Dönüşü; Çev.: Ari Çokona, 2024, T. İş Bankası Kültür Yay., 248 s. 

(**) Ahlak Mektupları, Seneca; Çev.: Türkan Uzel, 2023, Jaguar Kitap, 495 s.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları