Koronayla ‘uzatmalarda’ ölüm dansı...

02 Haziran 2020 Salı

Silivri’ye Ergenekon’dan kapatıldıktan sonra, gönderildiğim Haseki Hastanesi’nde yatarken “kanserin mi faşizmin mi daha beter olduğunu” düşünürken Mustafa Balbay’ın çığlığını daha sonra kitabında okudum: “Yaşasın, Erol Hoca kansermiş...” diye bağırmış, çok sevinmiş, faşizme karşı olarak tabii...

Bugün korona şeytanına karşı evlere kapatılan benim gibi “olgun yaştakilerin (!)” ironisini düşünüyorum: Korona mı, faşizm mi sorusuna yanıt arıyorum... Arjantin kaynaklı “tango”nun, fakir mahallelerin, ıstıraplı insanlarının dansı olduğu bilinir. Ama ben, sevgili Müjdat Gezen’in Pera müzikalini izledikten sonra bu köşemde, “Pera’da Müjdat’la volta atmanın keyfi” diye yazmıştım. Ancak bugün Bey-oğlu koronaların işgali altında, yasak bölge olmuş, Taksim’e çiçek koymak bile imkânsız...

Başımdan geçmedik kalmamış, öğrencilik ve asistanlık yıllarımdan beri: Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı (TMGT) yıllarım, İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci iken  hocam, Rektör Sıddık Sami Onar’ın 1960’ta faşist “fruko”lar tarafından sürüklenerek götürülüşünün ıstırabını yaşamak: 60’lı yıllarda 1961 “özgürlük anayasasının” 1971’e kadar tadını çıkarmak. 12 Mart 1971 ertesinde Cihangir’deki daireme 12 Martçıların kapıyı kırıp girmeleri: üniversitedeki akademik görevim dolayısıyla 3 yıllık askerlik tecilim geçerli iken, apar topar derdest edilip Polatlı’ya 12 Martçılar tarafından sürülmem: 2000’lere kadar devam eden fikir tartışmaları: nihayet 2009’da FETÖ (ve arkasındakiler) tarafından Silivri’ye gönderilmem.

47 yıllık İÜ İktisat Fakültesi hocalığımda “tedrisimden geçen” kaç bin öğrenci olduğunu bilmiyorum. Bugüne kadar İnönü sonrasındaki tüm siyasilerle (askerler hariç) aynı masada sohbet, fikir alışverişi, biraz da kavga! Ecevit, Demirel, Denktaş, Erbakan, Özal, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan: hepsini de bir bir “Yolumun Kesiştiği Ünlüler” kitabımda yazdım. Ve 96. yılını kutladığımız dev çınar Cumhuriyet gazetesinde çok uzun yıllardan beri süren beraberliğim, yazılarım: 1970’lerde başlayan, İlhan Selçuk’la olan beraberliğimiz.

Bir yandan emeklilik hayatımı yaşarken öte yandan ülkenin demokratikleşmesi için süren çabalar, yetmişin üzerinde yayımladığım kitaplarım. 600 dolayında ulusal ve uluslararası konferans.

Ve tam bu uzatmaları yaşayıp, anılara da ağırlık veren yayınlarımı sürdürürken korona birdenbire dünyanın ve de 7.5 milyardan biri olarak benim karşıma çıkageldi.

Doktorum hareket etmem, yürümem gerektiğini söylerken korona karşıma dikilmiş, “hele bir çık” dercesine sopa gösteriyor. Ancak işin en ironik yanı “koronanın, doğanın tarafında yer alması”! İnsanın en büyük düşmanı korona, doğanın en büyük dostu oluvermiş.

İnsanların saldırılarından dağlara, ormanlara sığınan canlılar, biz insanlar ortadan çekilince eski doğal ortamlarına, “evlerine” dönmeye başlamışlar. Domuzlardan kuşlara, yunuslardan tilkilere ortalığa çıkmışlar. Oğlum Barış, Ortaköy’ün orta yerinde, Ortabayır Sokağı’nda güneşlenen koca bir yılanın fotoğrafını çekmiş. Sait Faik’in “Alemdağ’da Var Bir Yılan” eserini  anımsatırcasına...

Evet, “uzatmaları oynarken” korona ile yüzleşmenin ironisi bu... Son “Yüzleşme” kitabımı yazarken korona ile yüzleşeceğimi aklımın ucundan bile geçirmemiştim! Eskiden sokağa çıktığımda “eskicilere” de sık sık uğrardım. Bana “Ne arıyorsunuz” diye sorduklarında, “Aramadığım bir şeyi bulmaya çalışıyorum” derdim, çok şaşırırlardı. Eskicilerle bu sohbetlerim bana koronayı anımsattı. Korona ne aradığım, ne de aramadığım gibi, hiç de bulmak istemediğim bir şey.

Evet, acımasız dünyamız bir anlamda korona sayesinde (!) kendi ikiyüzlülüğü ile karşılaştı: Korona adeta, bir “turnusol kâğıdı” oldu. İnsanlara, “özellikle de kimi iktidarlara ve şirketlere” suçlarını gösterdi.

Salda Gölü’nü talan edenler, İstanbul’un Kuzey Ormanları’nı, Olimpos’u yok etmeye çalışanlar, dağları delip milyonlarca ağacı yok edenler, insana nefes alacak temiz hava bırakmayanlar ne yazık ki kendi faturalarını tüm insanlara ödetmeye başladılar: ama kendilerinin bile artık saklanacak yerleri bulunmuyor...     



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları