Fayda, Değer, Fiyat ve Demokrasi Üzerine

07 Mayıs 2012 Pazartesi
\n

\n

1 Mayısta ortaya çıkan kapitalizm karşıtı Müslümanlar hareketi bana bazı şeyleri anımsattı. Kapitalizm, faydanın nesnel hale getirilişi ile başlar. Bunun adı da fiyattır.\n

\n

Fiyat mekanizması (ya da firma teorisi), sistemin sadece fiyatlar çerçevesinde algılanmasıdır. Artık ekonomide öznel bir değer yoktur”; herkes için geçerli olan fiyatlar dünyası vardır. Bir gram, bir kilo, bir metre gibi nesneldir. \n

\n

W.Somerset Maughamun ünlü sözü, alaycı bir biçimde bunu değerlendirir; İşini beceren, her şeyin fiyatını bilen ama değerinden haberdar olmayan kişidirderken bir cümlede, sistemi tarif etmektedir.\n

\n

- Ekmeğin, benzinin ya da insanın (emeğin) fiyatı gibi, fiyatlar herkes için geçerlidir.\n

\n

- O ünlü,Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler sözü, asimetrik bir biçimde W.Somerset Maughamun deyişi ile örtüşür.\n

\n

Türkiyede HESler (Hidroelektrik Santrallar) konusu, fiyat ve değer üzerindeki algılamayı gösterir.\n

\n

Malların, hizmetlerin, insanların (emeğin) piyasada belirlenen fiyatları, sistemin odak noktasını oluşturur. Çünkü her şey bu fiyatlara göre kararlaştırılır.\n

\n

- Firmanın kâr maksimizasyonu ya da bireyin fayda maksimizasyonu buna göre ortaya çıkar.\n

\n

- İnsanlar farkında olarak ya da olmayarak günlük yaşamlarını ve davranışlarını bu çerçevede yürütürler.\n

\n

- Uygulamaya dökemeyenler bile düşüncelerinde ve rüyalarında bu güdüler doğrultusunda değerlendirmeler yaparlar.\n

\n

Bunun adı, yaşayan sisteme bağımlılıktır. Geçen gün bir yerde okudum; Düşündüğün gibi yaşayamıyorsan, yaşadığın gibi düşünmeye başlarsın”. Sistemin bireyi esir alan, aşırı tek yanlı egemenliğini bundan güzel ifade eden bir özdeyiş olur mu?\n

\n

Sistem ve karşısındakiler\n

\n

Sisteme karşı olduklarını söyleyenler bile onun dişlileri arasında yuvarlanıp giderler. Çünkü sistem, insanlar (halk) tarafından oluşturulur sanılmasına karşın tek yanlı çalışır ve kendi iç dinamikleri ile bağımsız çalışır.\n

\n

ABDnin 2008 krizinde, sistem tarafından tutsak edilmesi gibi; en güçlüler bile kimi zaman sistemin saldırısına uğrarlar.\n

\n

Bireylerin, şirketlerin ya da sivil toplum örgütlerinin onu etkileyip değiştirmesi çok zordur. Özellikle de sosyal sınıfların ve çıkar gruplarının birbirlerini destekleyecek biçimde örgütlenemedikleri ülkelerde bu kısırdöngü sürüp gider. Toplumda bulaşıcı bir hastalık gibi sisteme bağımlılık, yığımlı (kümülatif) bir biçimde kendi kendini besler; bir bataklığın kendi mikroplarını üretmesi gibi hareket eder.\n

\n

Bataklığın kıyısında, köşesinde nadiren açan solgun çiçekler ise, sadece umudun simgeleridir.\n

\n

Ve demokrasi…\n

\n

Piyasanın (ve kapitalizmin) koşulları, demokrasinin geliştiği ülkelerde,o ülkelere uluslararası alanda refah ve güç sağlayacak şekilde yürütülür”.\n

\n

Kapitalizm, mutlak ve küresel bir egemenlik aracı olsa da”, çifte standart üzerine kurulmuştur. Aynen W. Churchillin bile itiraf ettiği gibi; Sosyalizm, fakirliğin eşit dağılımı olmasına karşın kapitalizm, zenginliğin adaletsiz paylaşımıdır”. İlk aktif görevinde Çanakkalede, bu söylediklerini en baştan zaten uygulamış bulunuyordu.\n

\n

Gücü (ve demokrasiyi) ellerinde tutanlar, refahtan yararlanırlar; hem de diğerlerini fakirleştirerek, hatta yok ederek bunu yaparlar.\n

\n

Gelelim kapitalizm karşıtı İslamcılara; onlar bu sistem içinde oynamıyorlar mı? Sağa giden bir geminin güvertesinde sola koşmak gibi bir şey

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları