Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
En Zor İş Demokrasiyi Savunmak
En zoru demokrasiyi savunmak. Demokrasiyi savunduğunuz zaman herkesi karşınızda bulursunuz;
\n- Üçkâğıtçılar, kamu yararını talan edenler, haksız kazanç sağlayanlar, vurguncular karşınızdadır.
\n- Anarşistler, faşistler, devlet bürokrasisine haksız bir biçimde yerleşip çıkar sağlayanlar en büyük düşmanınız haline gelirler; sizi yok etmeye kalkarlar...
\n- “Demokrasi eşitliktir, adalettir, insanlıktır, uygarlıktır, yasalara uymaktır” dediğiniz zaman rahatsız olurlar. Çünkü demokrasi “halkın bütününün refahı ve özgürlüğü” demektir, bundan korkarlar...
\n- Demokrasi baskıya, şiddete, insanın insanı ezmesine engel olduğu için rahatsız olurlar. Demokrasiye karşı olanlar baskı, şiddet ve kaba güç sayesinde egemenliklerini sürdürmeye çalışırlar.
\nİşte bu nedenle demokrasiyi savunduğunuz zaman azınlıkta kalırsınız. Üstelik siz halkın çoğunluğunun refahını ve özgürlüğünü istemenize rağmen ezilirsiniz.
\nBu, “sayısal anlamda bir çelişki gibi gözükmesine karşın” içerikler, ağırlıklar ve güç dengeleri açısından “tutarlıdır”!.. “Çünkü karşınızdaki azınlık, bozuk düzen ve kurulu sistemle birlikte hareket eder”. Bundan dolayı demokrasi yolu ile sayısal olarak çoğunluğun çıkarlarını savunmuş olmanız sizi haklı çıkarmaz.
\nDemokrasiye karşı olanlar sayısal olarak az olmalarına rağmen sizden güçlüdürler. İşte bu nedenle dünyadaki 200 dolayındaki ülkenin sadece 30-35 kadarında demokrasi çalışır, o da kısmen. Gerçek katılımcı (örgütlü) demokrasinin çalıştığı ülke sayısı 15’i geçmez.
\nKüresel dengesizlikler ve keskin uluslararası çıkar çatışmaları demokrasilerin gelişmesinin önündeki en büyük engellerdir.
\nKüresel sistem size koşullarını dayatır; ya buna uyum sağlayıp taleplerime evet diyeceksin ya da kaos ve istikrarsızlıklar içinde boğulacaksın. O zaman elitiniz, yerel (ulusal) düzeydeki egemen güçleriniz gerçek demokrasiyi teğet geçerek biçimsel ve göstermelik bir demokrasi oyununu küresel güçlerle birlikte oynamaya başlar.
\n- İç dinamiklerle küresel dinamikler işbirliği yaparak bir cephe oluştururlar. Bu antidemokratik bir cephedir.
\n- Sistemi birlikte oluştururlar, azınlıkta olmalarına karşın egemen durumundadırlar.
\nAydın olmanın maliyeti \t\tçok yüksektir
\nAzgelişmiş ve demokrasinin işlemediği ülkelerde aydın çok zor yetişir. Çünkü maliyeti çok yüksektir. Aydının (ya da fikir üretenin) başına gelmedik kalmaz.
\n- Cezalandırılır, özgürlüğü elinden alınır,
\n- Toplumdan tecrit edilir, yalnız bırakılır,
\n- Ekonomik olarak yaşamını sürdüremez hale getirilir.
\nDolayısıyla aydın olmanın bedeli çok yüksektir. Bu yüksek bedele az insan katlanabilir, çoğunluk ise vazgeçer ve dayatılan düzene uyum sağlar. Aydın olmanız için sisteme eleştirel bakabilmeniz gerekir. Oysa onunla şu ya da bu derecede karşı karşıya geldiğiniz zaman başınıza olmadık işler gelir. Bedeli çok yüksek olur.
\nMikro (bireysel) maliyetin bu denli yüksek olması toplumda korku ve yılgınlık yaratır. Aydın olmaya soyunanların çoğu, işi yarı yolda bırakırlar, sistemle işbirliği yollarını aramaya koyulurlar.
\nAydın (ya da düşünür) üretimindeki bu maliyet yüksekliği antidemokratik toplumlarda “ilginç bir tutarlılık ve bütünleşme” yaratır!
\n- Demokrasinin olmaması “aydın üretim maliyetini yükselttiği için” bu nadide ürünler arttırılamaz hale gelir.
\n- Üretilemediği için de toplumun “antidemokratik yapısı, aksamadan sürüp gider”. Bu durumun devamı, aydın üretim maliyetinin giderek daha da artmasına yol açar.
\nBu kısırdöngü, yığımlı bir biçimde derinleşerek sürer gider.
\nDemokrasinin gelişmesi ile aydının (düşünürün) üretimi birbirlerini tamamlayan iki temel öğedir. Birinin olmaması diğerinin ortaya çıkmasını engeller.
\n“Maliyet meselesi” çok önemlidir. Yüksek maliyetin üretimi engellemesi, demokrasinin de bedelini arttırır. Küresel dinamikler ile azgelişmiş ülkelerdeki iç dinamikler örtüştürülerek maliyet sarmalı ortaya çıkarılır.
\nBu da azgelişmiş ülkelerde hem aydının hem de demokrasinin gelişimini (üretimini) engeller. Küresel dinamiklerin güdüleri ile iç dinamiklerin sisteme bağlı güdüleri bütünleşir.
\n- Azgelişmişliğin ortadan kaldırılamamasındaki en önemli neden budur. 1950’lerden 1970’li yıllara kadar dünyada, “gelişme ekonomisi” üzerine yapılan çalışma ve araştırmalar çok yoğundu. 1980’li yıllardan itibaren ortadan kalktı. 1990’lı ve 2000’li yıllar küreselliğin egemen olmaya yüz tuttuğu dönemi başlattı.
\n“Dünyadaki büyük devletlerin oluşturdukları küresel oligarşinin, sistemi belirledikleri bir dönem başladı.”
\n- Büyük devletler (ve güçler) kimi zaman çevrelerinde ikinci halka (ikinci sınıf) devletleri oluşturmaya başladılar.
\n- Kimi zaman da kendi dışlarındaki ülkeleri kaba güç kullanarak denetimleri altına aldılar.
\nİkinci halka devletler göstermelik (biçimsel) demokrasiyi uygular hale geldiler. Karşıt (düşman) ilan edilenler ise açık ya da örtülü biçimde işgal edildiler. Her iki şıkta da kaybeden demokrasi oldu.
\n\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- Yandaş yazar, son anket sonuçlarını açıkladı!
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'da aile katliamı
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- 'Bu işin şakası yok, herkes ayağını denk alsın'
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!