Erol Manisalı
Erol Manisalı erolmanisa@yahoo.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

AKP ve üst yönetimin önünde kalan ‘seçenekler’

05 Ekim 2021 Salı

- AKP (ve Erdoğan) bugünkü verilere göre seçimlerde “azınlığa” düşmüştür. Yapılan büyük siyasi ve iktisadi yanlışların faturası AKP (ve Erdoğan) için hem içeride hem de dışarıda çok büyümüştür.

- ABD, Halkbank, Sarraf ve İran üzerinden elinde bulundurduğu dosyaları, bir şantaj aracı olarak da kullanmaktadır.

- Türkiye’de demokrasi ve yasalar dışı, olağanüstü yanlış uygulamalarla “demokratik bir düzende üzerine gidilecek olayların listesi çok büyük boyutlara çıkmıştır”.

- AKP iktidarı penceresinden bakıldığında seçimin kaybedilmesi, “her şey ya da hiçbir şey” hattına dayanmıştır.

- Bu manzara karşısında AKP iktidarının önünde (ve elinde) bulunan seçenekler şunlardır: 

a) Sükûnetle geçmişteki sorumluluklarını üstlenerek iktidardan çekilmek.

b) Her ne pahasına olursa olsun iktidarı bırakmamak için içeride ve dışarıda şimdilik sahip olduğu araçları ve olanakları, zorlayarak kullanmak.

Ancak, içeride bu tür zorlamaların “kazananı olmayacaktır”, 85 milyonun tamamı zarar görecektir. Derecesini, düzeyini bile tartışmak insanı üzer, hiç olmayacağını varsaymak durumundayız.

Dış olanaklara gelince: İktidarın siyasi ve iktisadi zaaflarını bizden iyi bilen büyük devletler ise Ankara’dan gelecek kimi ödünlü yaklaşımlara, kesinlikle “hayır” demezler.

AKP iktidarı (ve Erdoğan) bugün hem Biden hem de Putin ile karşı karşıya gelmiştir. Üstelik, diplomasi tarihine de geçecek bir biçimde, iki düşman ABD ve Rusya ile bizimkilerin karşıtlığı “aynı nedene dayanıyor”: Siyasal İslam!

- İdlip’de “cihatçı şeriatçıların” yanında durduğu için Putin’le karşı karşıyalar.

- Yine siyasal İslamcıların yanında durarak Suriye’de YPG’yle Şam’a karşı Suriye’nin paylaşımı kavgasını yapan cephede durduklarından dolayı ABD ile çatışıyorlar! İşte, zurnanın zırt dediği yer de burası: oysa Ortadoğu’da S. Arabistan’dan BAE’ye, Kuveyt’ten Katar’a ABD himayesi altında bulunan siyasal İslamcılar ABD’nin denetimi altındalar: bizimkiler ise “çatışır görüntüsü içindeler”. Ama Erdoğan’ın Esad ile kavgası kimin işine yaradı? ABD’nin: bu sayede Suriye’nin üçte biri PKK’nin uzantısı haline geldi. Ayılar ve fillerle yatağa girdiğiniz zaman her ikisine karşı da kaybetmek zorunda kalırsınız. İşte bizim siyasal İslamcılar, İdlip’den Suriye Kürdistan’ına, her iki cephede de birbirine karşıt devletlerle karşı karşıya “kalma becerisini” gösterdiler. Bu traji komik durumun “duvar resmi” ise tank fabrikamızın Katar’a satışında bir başyapıt (!) oldu: iki adet siyasal İslamcılık, karşı karşıya olan iki süper güç ve ortada dolaşan “tanklar”: herhalde develer ve tanklar yer değiştirmiş olmalılar: ya da develerle tankların birlikte dolaştığı bir Ortadoğu.

Zaten herhalde bu nedenle, Avrupa Birliği Komisyonu son raporunda, ülkemizi Doğu ve Güneydoğu Avrupa işlerinden, Ortadoğu ve Kuzey Afrika grubuna nakletti.

Ne diyelim, AKP’nin Türkiye’yi “Ortadoğululaştırma başarısı” dersem herhalde yanlış olmaz! Alan memnun, satan memnun, zaten AB-Türkiye ilişkilerinin üyelikle falan hiçbir ilişkisinin artık bulunmayacağı, 2004 belgesi ile resmen belirlenmişti.

Uzun yıllardan beri AB-Türkiye, dünya-Türkiye ilişkilerini çalışan bir akademisyen olarak: yayımladığım 75 kitabımın yarısını bu alana ayırmış bir insan olarak 2021’de bugün bunları yazacağım aklımın ucundan bile geçmezdi.

Bir dağın başında, bir zeytin ağacının altında birkaç gün önce, “Fatih’ten Beyoğlu’na Benim İstanbul’um” adını verdiğim kitabıma son noktayı koydum: düşünüyorum da Washington’dan Moskova’ya benim Türkiye’m kitabını yazacak birileri yakında mutlaka çıkacaktır.

Tanklarla develeri bir zeytin ağacının altında bir araya getirmek ne zor, ne sıkıntılı bir iş imiş meğerse…

Hep yazmaya çalıştım ya, siyasal İslam bu coğrafyada Amerika olmadan yapamaz, eninde sonunda siyasal İslamcılar kürkçü dükkânına dönerler,  bir iki tur attıktan sonra…

***

Bu arada Vefa’dan sevgili vefalı dostum Müjdat Gezen’in tiyatro okulunun 30. yılını kutlamanın mutluluğunu paylaşmak ne güzel… “Fatih’ten Beyoğlu’na Benim İstanbul’um”da adı en fazla geçenlerden biri de sevgili Müjdat olacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları