2003'ten 2011'e Ankara'nın Ortadoğu Politikası

28 Kasım 2011 Pazartesi
\n

- 1 Mart 2003te Türkiye (ve Ankara) ikiye ayrılmıştı; Iraka ABD ve İngiltere ile birlikte girelim mi girmeyelim mi sorusunun yanıtı ortada kaldı ve kıl payı ile Türkiye katılmasınsonucu TBMMden çıktı.

\n

Oysa TSK bile yeşile yakın, sarımtırak bir tutum sergilemişti. Yine de Türkiyenin sivil kesiminindediği oldu.

\n

Ankaranın (ve Türkiyenin) bu oyunbozanlığı çuval meselesinden Kuzey Iraktaki gelişmelere kadar Adan Zye ödetilmeye başlandı.

\n

- Ankara hükümeti 1 Mart tezkeresinin reddine karşın, katılım modelini değiştirerek elinden geleni yaptı ve ABD ile ilişkileri düzeltmeye koyuldu.

\n

- Askeri ile katılmasa bile iktisadi, siyasi ve kültürel olanakları ve açılımları ile ABD ve ABnin Ortadoğu politikasına tam destek vermeye başladı”.

\n

- İşin kültürel, iktisadi ve siyasi boyutlarında Erdoğan hükümeti hamle üzerine hamle yaptı; S. Arabistandan Mısıra; Suriyeden Libyaya ve Iraka kadar çok hızlı gelişmeler sağlandı.

\n

Türk firmaları faaliyetlerini genişlettiler; ticaret, inşaat ve turizm alanlarında Arap ülkelerinin payı hızla arttı, Arap sermayesi akın akın Türkiyeye gelmeye başladı. Özellikle S.Arabistan, Körfez ülkeleri, Suriye, Mısır, Tunus ve Kuzey Irak ile ilişkiler her alanda patladı. Her yıl 45.000 Türk TIR kamyonu, Suriye üzerinden Arap ülkelerine mal taşımaya başladı.

\n

- Türk televizyon dizileri Arap dünyasında öne çıktı, Ortadoğu ile doğal bir entegrasyongörüldü. İkili anlaşmalar yanında gönüllü faaliyetler de yaygınlaştı, her iki taraf da memnundu.

\n

Yumuşak güç ve İslami boyut

\n

İktisadi, kültürel ve diplomatik araçlar ile Ankara, militarist olmayan, pozitif bölgesel işbirliği olanaklarını devreye sokuyordu. Yumuşak güç öğeleri ile sağlanan bu gelişmelerin öbür yüzünde, işin İslami boyutu vardı.

\n

Ancak İslami boyuttaki derinleşmeler bütün Arap ülkelerini kapsamıyordu. Örneğin S.Arabistan ve Suriye ile ilişkilerde bu boyut siyahla beyaz gibi ayrılık gösterdi.

\n

Buna rağmen işin ılımlı İslam boyutuTürkiyenin Arap dünyası ile olan 2003-2010 dönemi içinde egemen oldu. İlişkilerde, yumuşak güç ve ılımlı İslam boyutlarıuygun bir örtüşme gösterdiler.

\n

Türk şirketleri, malları, dizi filmleri Arap dünyasına birlikte giriyorlar ve Türkiyenin Arap dünyasındaki imajını olumlu etkiliyorlardı”. Türkiye ekonomisi, kültürü ve İslami yapısı ile bu ülkelerde etkisini arttırıyordu.

\n

Arap Baharı ve militarist güç

\n

Arap Baharı Ankaranın Ortadoğu politikasında bir dönüm noktası oldu. Yumuşak güç politikasından yavaş yavaş militarist güç politikasına dönülmeye başlandı.

\n

Libyada deniz ve hava kuvvetlerimiz devreye sokuldu, iç savaşta Kaddafi karşıtı cepheye para yardımı yapıldı. Suriye meselesinde Ankara, en ön safta yer alarak yönetime karşı savaş açtı.

\n

Ankara, Washington, Brüksel hattı

\n

Ankara sivil ve yumuşak gücü yerine sert ve askeri gücünü öne çıkarırken ABD ve ABnin Ortadoğu politikalarının bir parçası olmaya başladı.

\n

S.Arabistan, Katar, Irak, Suriye, Mısır ve Libya ilişkilerinde ABD ve AB ile bütünleşti. İran konusunda da çizgi değiştirmeye başladı ve Batıya iyice yakınlaştı.

\n

İşin siyasi boyutunda Rusya ve Çinin Arap Baharı konusundaki rezervlerini biliyoruz. Bundan önceki makalemde yeni küresel kutuplaşmayadikkat çekmiştim. Ankara Ortadoğu politikasında yumuşak güçten militarist çizgiye kayarkenyeni kutuplaşma içindeki yerini de net bir biçimde belirlemeye başladı.

\n

Avrasya ve İran ile ilişkileri yeni durumdan olumsuz etkilenecektir. Bu olumsuzluğun, Türkiye-Ortadoğu ilişkilerine yansıması sürpriz sayılmamalıdır. Türkiyenin, Suriyeye askeri müdahalenin içinde yer alması hem Avrasya hem de Ortadoğu ilişkilerini her boyutu ile sarsacaktır. Rusya üç zırhlı gemisini, Suriyeyi desteklemek için gönderdi bile.

\n

1990 sonrası hızlanan küreselleşme, yeniden hızlı bir kutuplaşmanın içine mi sürükleniyor? Göstergeler şimdilik bu yönde.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları