Yeni bir ‘dönüm noktasında’

03 Temmuz 2023 Pazartesi

Reagan, ABD dış politikasında, radikal bir yön değişikliği başlattığında ABD hegemonyasının etkisiyle tüm dünya, zamanla bunu yeni “bir çağın” (küreselleşme), başlangıcı olarak algılamıştı. Bu kez, Biden’ın ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan, “Tarih yine bir dönüm noktasında” diyor. Bugün, ABD’nin hegemonyasının gücü tartışılabilir ama o hâlâ en büyük kapitalist ekonomi, dolar hâlâ rezerv para. Bu yüzden Sullivan’ın saptaması önemli.

‘TİTANİK’ YÖN DEĞİŞTİRİYOR

Son yıllarda, kapitalizm Titanik’e, yerel siyasi rekabetler de güvertesinde şezlong kapma yarışına benzemeye başlamıştı. Yaklaşık bir yıldır, ABD’de Biden yönetimi bu Titanik’in jeopolitik ve ekolojik bir buzdağına çarpmasını önlemek amacıyla yönünü değiştirmeye çalışıyor. Geçtiğimiz aylarda, her iki partinin oylarıyla geçen, Enflasyonu Önleme Yasası, Altyapıyı Yenileme Yasası, “CHIPS ve Bilim Yasası”, Jake Sullivan’ın deyimiyle bir “Yeni Washington Mutabakatı” (YWM) (bence daha çok arayışı) anlamına geliyor. 

Sullivan’a göre, özetle, küresel ekonomideki değişiklikler Amerika’da işçi sınıfının yaşamını olumsuz etkiledi, mali kriz orta sınıfı sarstı, pandemi tedarik zincirlerindeki zaafları ortaya koydu, iklim değişikliğinin hızlanması yaşamı tehdit ediyor, Rusya’nın Ukrayna işgali, gıda, enerji alanında aşırı bağımlılığın risklerini sergiledi. Diğer bir deyişle, ABD’de bir yeni ekonomi politikası ve küresel ekonomi yönetişim modeli arayışının, YWM’nin temelinde, sanayinin içinin boşalması, jeopolitik bir rakibin yükselmesi, iklim krizinin hızlanması, gelir dağılımındaki bozuklukların derinleşmesi yatıyor.

Biden yönetimi de bu durumda, ülkeyi yeniden canlandırmak amacıyla ekonomik politikayla dış politikayı, sanayileşme ve savunma stratejilerini birleştiren yeni bir yönelim inşa etmeye çalışıyor. Biden’ın sanayi stratejisi, iklim krizi politikaları, “orta sınıfın çıkarlarını gözeten” yeni dış ticaret anlayışı, serbest ticareti, finans sermayesinin neoliberalizm anlayışını geride bırakıyor. IMF de enflasyonist baskının yarısından fazlasının büyük şirketlerin kârlarındaki artıştan, gerisinin de ithalat fiyatlarından kaynaklandığına, ücret artışının katkısının ihmal edilecek düzeyde olduğuna işaret ederek enflasyon-ücret ilişkisinin neoliberal yorumunu sorguluyor. ABD ve İngiltere basınında da sık sık “greedflasyon” (“açgözlülük enflasyonu”) ifadesine rastlanıyor.

Şimdi kapitalizmin merkezlerinde, devletin ekonomiye, sanayi, teknoloji, iklim, dış ticaret, gelir dağılımı politikaları bağlamında, hangi araçlarla, hangi alanlarda, hangi derinlikte müdahale edeceğine ilişkin tartışmalar yoğunlaşıyor; “son 40 yılın, serbest ticaret, finansallaşma gibi birçok trendini tersine çevirmeye başlayan” bir “yeniden sanayileşme yarışı” başlıyor. Bu yarışın “itici gücünü, hidrokarbon enerji sisteminden çıkış, küreselleşmeden geri dönüş ve yeniden militarizm oluşturuyor” (26/06, Haldane, Financial Times). 

Bu sırada, Türkiye’de maliye bakanı ve Merkez Bankası başkanı, “Herkes gider Mersin’e biz gideriz tersine” misali, halkı daha da yoksullaştırmak pahasına mali piyasaların taleplerine öncelik veriyor. Ana akım ekonomistler, büyük sermaye tempo tutuyor: “Yetmez daha hızlı daha hızlı”. “Yeni sanayileşme yarışı için” gerekli, rasyonel bilimsel eğitim tarikatlar eliyle yok ediliyor. Bu “küresel dönüm” noktasında rejim, ülkeyi çöküşe sürüklüyor. 

CHP ise tam anlamıyla şaşkın, ülke geleceğine yönelik bir vizyondan yoksun. İmamoğlu’nun, Merdan Yanardağ’a yapılanlar karşısındaki uzun sessizliği ibret verici! Tek potansiyel değişim kaynağı sosyalist hareket. O da olup biteni biteviye tanımlamanın ötesine geçemiyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları