Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Tükenmiş Bir Uygarlıktan Görüntüler...
Pazartesi yazımda, “Geleneksel muhafazakârlığın kökleri, hem geriye hem de ileriye dönük bir zamanın içindedir. Thatcherizm ise –neoklasik ekonomi anlayışındaki gibi- esas olarak zamansal bir anlatıdan yoksundur; her şey tüketilmelidir. Her şey şimdi tüketilmelidir” saptamasını aktarmıştım.
Bu saptama, dünya ekonomisinin küreselleşme dönemi mucizelerinin (şu kadar insan yoksulluk sınırın üzerine çıktı. Bu kadar insan orta sınıfa katıldı vb.) boşluğunu çok iyi tanımlıyor. Mali kriz başladığından bu yana sıkça gündeme gelen bir soru işaretinin betimlediği gerçeğin de altını çizmiş oluyor: “Tüm bunlar bir yanılsama mıydı?”
The Economist dergisi geçen hafta farkında olmadan (bu dergi nadiren olanların farkında olur) “Servet bazen yanılsamadır” ifadesiyle açık ettiği gibi, evet yanılsamaydı. Derginin “saygın” Buttonwood köşesi, iki soruya dikkat çekiyordu: “Yaratılan milyarlarca dolar servet nereye gitti?” “Kıbrıs bankalarındaki servet nereye gitti?” Buttonwood’a göre “iki sorunun da cevabı aynı”: “Bu servet asla gerçekleşmeyen bir büyümeye gitti”. Kısacası aslında yoktu!
Tercüme edersek, ev fiyatları ve bankaların varlıkları, “kredi” ilişkisinin mantığıyla gelecekte üretilmesi beklenen artık değere ilişkin kimi (aslında bilinmeyen-bu yüzden spekülatif) varsayımlara dayanılarak değerlendiriliyordu. Bu artık değerin üretilemeyeceği belli olunca, bu değerlendirmeleri ifade eden büyüklükler hızla buhar olmaya başladılar.
Bu yanılsamanın oluşmasına, sonra ortadan kalkmasına neden olan bir dinamik daha var. Buna da bu hafta, bir finans blogunda rastladım. Yazar, üniversiteyi bitirdikten sonra, mali kriz patlak vermeden bir yıl önce Lehman Brothers’a katılmış. Bu yazar, o sıralarda “servetin büyük kısmı, mali piyasayı çok iyi anlamayan emeklilik fonlarından, sigorta fonlarından, mali piyasaların inceliklerini (aslında hilelerini demek gerekir) çok iyi bilen oyunculara değer transferi olarak gerçekleşiyordu” diyor. Kısacası öğretmenleri, işçileri, emekçileri soyarak... Bu insanların birikmiş emeğinin parasal ifadesi fonlarını talan ederek...
Engerekler ve çıyanlara dair
Emeklilik ve sigorta fonlarının talan edilmesi, birikmiş servetin, bu anlamda geçmişin, insanların yaşamlarını yıkmak pahasına talan edilmesinden başka bir şey değil. Özelleştirme de, geçmişte ulusun ortak servetiyle inşa edilmiş varlıkların özel sektöre satılması, elde edilen gelirin yeniden özel sektöre transferi (kim demiş bir ineğin derisi iki kez yüzülemez diye) geçmişi talan etmek anlamına geliyor.
Kapitalist krize (aşırı üretim sorununa karşı) tüketimi, yavaşlayan birikim sürecini hızlandırmak için gittikçe daha fazla krediye dayanılması da, gelecekte oluşacak değerleri, edinilecek geliri bugün harcamak olduğundan, geleceğin talan edilmesi anlamına geliyor. Burada bir mali balon büyüdükçe büyüyor, beklenen ekonomik büyüme gerçekleşmediğinden sonunda patlıyor; mali balonu temsil eden sanal servet de hızla yok olmaya başlıyor. Ancak belli ki yeterince hızlı yok olmuyor, piyasalar temizlenmiyor. Financial Times’ın pazartesi günü açıkladığı küresel büyüme endeksine göre, dünya ekonomisi 2009’daki bir sıçramada sonra geri çekilmeye başlamış, durgunlukta patinaj yapmaya devam ediyor.
Geleceği talan etmenin, daha vahim sonuçlara açılan bir biçimi daha var. Kredi yoluyla hızlandırılmış tüketim, yatırımlar, dünyanın, gezegenin kaynaklarının tüketimini, küresel ısınmayı, iklim krizini sürdürülemez düzeyde hızlandırırken The Observer’in aktardığına göre “miyonlarca insanı açlık tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor”. Arz talebi karşılamıyor, fiyat artışları spekülasyonun etkisiyle yapay olarak hızlanıyor. Amerika Ulusal İklim Değerlendirme raporu tüm tarım alanlarının, hayvancılık endüstrilerinin sıkıntı içinde olduğunu aktarıyor.
Aynı gün Financial Times, emtia piyasalarında oynayan bankaların; Glencore, Vitol, Trafigura, Mercuria, Gunvor, Cargill, Bunge, Archer Daniel Midland, Louis Dreyfus, Wilmar, Noble, CHS, Mitsubishi, Mitsui, Itochu, Sumitomo, Marubeni, GrainCorp gibi şirketlerin geçen 10 yılda 250 milyar doları kasalarına indirdiklerini aktarıyor. Burada da aklıma Ahmed Arif’in “Adiloş Bebe” şiiri geliyor: “tanı bunları tanı da büyü...”
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
- Eğitimde sorunlar çığ gibi büyüyor! Öğrenciler aç, okull
En Çok Okunan Haberler
- 6 yaşındaki Şirin'i katleden şahsın ifadesi ortaya çıktı
- Ünlü oyuncu gözaltında: Marketten 'zeytinyağı' çaldı
- Erdoğan'a ve Yerlikaya'ya çok sert yanıt!
- Mitinge neden katılmadığını açıkladı
- Tutuklanan baba cezaevinde ölü bulundu
- İmamoğlu'na 'ahmak' dedi, davaya çağırdı
- Oy oranını en çok artıran parti hangisi?
- AKP'li Mustafa Varank ölümden döndü!
- 'Fethullah Gülen hayatta olsaydı...'
- Halk TV'den ayrılan Şirin Payzın'ın yeni adresi netleşti