Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Önceki Haftanın Devamı

23 Nisan 2012 Pazartesi
\n\n\n

Geçen hafta, piyasaları, ekonomi/finans medyasını meşgul eden konular önceki haftanınkilerin devamıydı: Zayıf ekonomik toparlanma etkisini kaybediyor, kriz varlığını hissettirmeye devam ediyordu. Faşist terörist, Brievikin geçen hafta başlayan yargılanma sürecine paralel gelişen tartışmalar da, dikkatlerin ekonomik krizin toplumsal, siyasi sonuçlarının üzerine yoğunlaşmasını hızlandırdı.\n

\n

‘Birçok açıdan daha ciddi’\n

\n

Hafta sonu toplanan IMF-Dünya Bankası zirvesinin hız kazanan bir ekonomik toparlanmayı ve sağlamlaşan istikrarı tescil etmesi bekleniyordu. Zirve kötümser bir havada başladı. BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) ülkelerinin, IMF yönetiminde etkileri arttırılmadan daha fazla mali katkı yapmayacaklarının anlaşılması belirsizliği daha da arttırdı.\n

\n

IMF Başkanı Christine Lagardeın kanaatine göre ufukta kara bulutlar var. IMF Başekonomisti Olivier Blanchard, İnsan, her şey her an yine çok kötü olabilir diye düşünmeden edemiyor diyor (New York Times, 19/04/2012).\n

\n

The Economistin bu haftaki yorumuna göre ufuktaki en büyük bulut, kaçınılmaz olarak Avrupa. Geçen hafta da değinmiştim: Avrupada 2008-2009 döneminin şiddetine ulaşma olasılığı yüksek bir resesyon derinleşiyor (Shilling, Bloomberg, 19/04/2012). Krizin, 1 trilyon dolarlık mali desteğe bağlı olarak gelişen kısa bir duraklama döneminden sonra, reel ekonomiyi yine vurmaya başladığı anlaşılıyor. \n

\n

Geçen hafta yayımlanan mali istikrar raporunda IMF, AB bankalarının bilançolarının, 2013 yılının sonuna kadar 2.6 trilyon dolayında daralmasını; bu daralmanın da şirketlere, hane halkına yönelik kredi arzını yüzde 1.6 oranında azaltmasını beklediğini açıkladı. Avrupa Kurtarma Fonundaki gelişmelerin etkisiyle kredi hacmindeki azalmanın yüzde 0.6da kalması beklenirken, her zaman değneği iyimserlikten yana büken IMFnin öngörülerine göre daralmanın yüzde 1.6ya kadar yükselecek olması, The Economistin, eğer gerçekleşirse derin bir resesyona yol açabilir dediği yüzde 4 daralma düzeyinin çok uzak olmadığını düşündürüyordu. \n

\n

Kredi hacmindeki daralma, yeni iflaslar, işsizlik, yoksullaşma, özetle, üretimi ve ticareti ayakta tutan talebin daha da daralacağı anlamına geliyor. Üretim ve ticaret daralmaya başlayınca da bankaların alacaklarını tahsil etme olasılığı daha da düşüyor. Böylece krizin kısırdöngüsü yeniden güçlenmeye başlıyor. \n

\n

Bu yüzden, genelde iyimserliğini korumaya özen gösteren The Economist, “Şimdi kriz birçok açıdan daha da ciddileşmiş olabilir diyordu. Bu daha da ciddileşme olasılığının arkasında, piyasaların dikkatlerini yeniden İspanya, İtalya, hatta Fransa gibi ülkelere çevirdiklerinde karşılaştıkları durum yatıyor. \n

\n

Artık sık sık vurgulandığı gibi, yaklaşık 1 trilyon dolarlık kurtarma paketinin etkisi geçiyor. Bu dönemde yapısal bir değişim yaşanamadığından, şimdi ne olacağı konusunda kimsenin, kemer sıkmayla büyüme arasında bir denge oluşturalım gibi anlamsız temennilerden başka bir önerisinin olmadığı anlaşılıyor. Yukarıda değindiğim kısırdöngüden dolayı piyasalar gözlerini açıklardan büyüme olasılıklarına doğru çevirdiklerinde, uygulanmakta olan programların büyüme olasılığını azalttığını görüyorlar.\n

\n

Financial Timesdan Philip Stephens, Transatlantik felçbaşlıklı yazısında, bu durumu İnsanı çıldırtan şey şu, hemen herkes yapılması gereken şeyin ne olduğunu bildiğini söylüyor. Ama kimse yapmıyor diyerek anlatıyor. Stephens, Avrupada Merkel, “beceriksiz güneyliler gereken önlemleri almazlarsa yardım etmeyeceğim, diyor. Buna karşılık beceriksiz güneyliler (İtalya, İspanya, Portekiz) seçmenlerinin üzerine daha büyük yükler yüklemeden önce, Almanyanın mali birliğe giden yolda gereken finansal köprüyü sunmaya söz vermesini istiyorlar. Alman seçmeni bunu kabul etmeye hazır değil. Fransada, Yunanistanda seçimlerden sonra ne olacak belli değil. İtalya ve İspanyada da siyasetin ateşi hızla yükseliyor.\n

\n

Atlantikin öbür tarafında da benzer bir belirsizlik var. Obama demokrat seçmende düş kırıklığı yarattı. Şimdi seçime giderken yeni bir yaklaşım bulmaya çalışıyor. Cumhuriyetçilerin adayı Romneyse, Demokratların komünist olduğuna inanan aşırı sağın tutsağı olmuş (Washington Post 20/04). \n

\n

Dünya ticaret hacminin üçte birini oluşturan ABD ve Avrupada durum böyleyken, dünyanın en büyük enerji ve temel mallar tüketicisi olan Çinde ekonominin yavaşlamaya, iktidar kavgalarının su yüzüne çıkmaya başladığı noktada, küresel ekonomide toparlanma güçlenemiyor, aksine yeniden ufukta kara bulutlar oluşuyor.\n

\n

Ekonomik toparlanma umutlarının, 2009dan bu yana her yıl bir kez daha yerini düş kırıklığına bırakmasının, siyasi sonuçları da ister istemez kendini göstermeye devam ediyor. \n

\n

Bir semptom olarak Brievik\n

\n

Brievik, Norveçte seksen beş kişiyi öldüren, 200den fazla insanı yaralayan eylemini, Avrupaişgal etmeye başlayan İslama, bu işgalidestekleyen Kültürel Marksist akıma karşı gerçekleştirdiğini, pişman olmadığını söylüyor. Irkçı, özellikle Müslüman göçmen düşmanı hareketlerin sözcüleri, Brievik için Delinin biri, bizimle bir ilgisi yok diyerek tepkilerden korunmaya çalışıyorlar. Ama Mariano Aguirrein Open Democracy sitesindeki, (18/04/2012), Paul Hockenes de Foreign Policydeki yorumlarında, yeni ayrıntılı araştırmalara dayanarak gösterdikleri gibi, halen Avrupada Saf Avrupa kimliğini savunan, Müslüman göçmenleri hedef alan, gerektiğinde şiddet uygulamaktan yana, otuzdan fazla faşist parti var. Bu partilerin de hem kendi aralarında bir ilişki ağları, hem de ABD ve İsraildeki aşırı sağcı akımlarla yakın bağları var. \n

\n

Brievikin yaklaşık 1000 sayfalık Manifestosunun, bu ortamın önde gelen demagoglarının yazılarından adeta kes yapıştır yöntemiyle hazırlandığı anlaşılıyor. Bu ortamda faşist partilerin, grupların etkileri, ekonomik krize, özellikle gençler arasındaki yüksek işsizlik oranına bağlı olarak artıyor. Geleneksel muhafazakâr partiler de bu dalgadan yararlanabilmek için, söylemlerine, bu aşırı sağcı partilerden aldıkları temaları eklemeye başlıyorlar.\n

\n

Bu faşist akımların, İslama karşı savunma hattı olarak gördükleri Amerikadan, İsrailden yana olmaları, refah devletine (göçmenlere yarıyor bahanesiyle) karşı çıkmaları da ortaya, ABD hegemonyasını, neoliberalizmi destekleyen, sol muhalefete, işçi hareketine düşman bir siyasi dinamik çıkarıyor.\n

\n

Bu dinamik Brievikin, hangi hastalığın semptomu olduğunu gösterirken, Uygarlıklar Çatışmasısavına sarılarak kendilerine yer açtıklarını düşünen Müslüman entelijensiyanın nasıl bir tezgâha gelmiş olduğunu da ortaya koyuyor. \n

\n

Bu kriz, yirminci yüzyılın başındaki ekonomik toplumsal çürümeye giderek daha çok benziyor. Kriz, emperyalist, ırkçı, şoven milliyetçi ve dinci akımları güçlendirerek etkisini sürdürmeye devam ediyor.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları