Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Fransa seçimleri üzerine spekülatif düşünceler

28 Nisan 2022 Perşembe

Fransa da başkanlık seçimlerinin 2. turunda, “yeni-faşist” Le Pen oy oranını 2017’de yüzde 33.8’den 2022’de de yüzde 41 yükseltti. Macron (merkez sağ) oyların yüzde 55.8’ini alarak ikinci kez seçildi. “Büyük bir tehlike atlatıldı, ya Le Pen kazansaydı!” diyerek rahatlamak olanaklı, “Büyük bir fırsat kaçtı” diye düşünmek de var tabii. 

KAÇAN FIRSAT ÜZERİNE…

İlk turda sekiz aday yarıştı. Macron, Le Pen, sırasıyla oyların yüzde 27.85’ini ve 23.15’ini alarak ikinci tura kaldılar. Solun en büyük parçası, Baş Eğmeyen Fransa/Birleşik Cephe grubunun adayı Melenchon ise oyların yüzde 21.95’ini aldı; Le Pen’i eleyerek ikinci tura kalma şansını yalnızca yüzde 1.2 oy farkıyla kaçırdı. Solun diğer adaylarının payları sırasıyla, Jadot (Ekoloji ve Yeşiller) yüzde 4.36, Roussel (Komünist Partisi) yüzde 2.28, Hidalgo (Sosyalist Parti) yüzde1.75, Poutou (Yeni AntiKapitalist) yüzde 0.77, Arthoud (İşçi Kavgası) yüzde 0.56 oldu. Sol partilerin adaylarının oy toplamı yüzde 9.78 ediyor. 

Sol, seçimlere grup çıkarlarıyla, liderlerinin fantezileriyle değil de seçim pratiğinin doğasına uygun biçimde yaklaşarak sonuç alması en olanaklı aday üzerinde oylarını yoğunlaşarak girmiş olsaydı, ikinci tura Le Pen değil Melenchon kalacaktı. Melenchon ikinci tura kalsaydı, sol en azından iki kazanım elde edebilecekti. Birincisi, uzun bir süredir ilk kez varlığıyla “fark yaratmış” siyasi bir başarıya imza atmış olabilecekti. İkincisi, Melenchon’un kaybetmesi durumunda Macron “başarısını” faşist partilere borçlu olacaktı. Faşist partiler de orta sınıfların ve işçi sınıfının nefret nesnesini iktidara taşımış olmanın yükü altına kalacaktı. Macron, “Merkez olma iddiasını kaybederken Faşist hareketin popülist cilası dökülecekti. İşçi sınıfı ve orta sınıflar açısından siyasi manzara, uzun yıllar sonra ilk kez sınıf çıkarlarını öne çıkaracak yönde sadeleşecekti. 

Böylece sol hareket, haziranda yapılacak genel seçimlere moral kazanmış, faşist hareketin kültür savaşlarına karşı, “hepiniz aynısınız” söylemiyle, emekçi sınıfların ve küçük işletmelerin sınıfsal çıkarlarını savunarak gidebilecekti.

Bu fırsatlar nasıl kaçtı? Neden I. turda  Melenchon’u yetersiz bularak oy vermeyenler, II. turda “ya muhafazakâr Macron ya faşist Le Pen” tuzağına düşerek büyük sermayenin adayına oy vermek zorunda kaldılar? Bu soruların üzerinde dikkatle durmak gerekiyor.

BİR YENİSİ GELİYOR

Fransa genel ve yerel seçimleri meclisin bileşenini, yeni başbakanı, yerel yönetimlerin bileşimini belirleyecek. Böylece Fransa’yı yönetecek siyasi denklem oluşacak. Sol, güçlerini birleştirebilir, seçimlere ortak adaylarla gidebilirse, en güçlü grubunun lideri Melenchon’u başbakanlığa taşıyabilecek bir meclis aritmetiği oluşturabilir. 

Melenchon’un başbakan olması, Macron’u “cohabitation”a (ortak yaşamaya) zorlayarak sola, halk sınıflarının sorunlarını hafifletecek kazanımlar elde etme fırsatı verebilir. Böylece sol kendini yeni bir gelişme hattı üzerinde bulabilir.

Bir olasılık daha var: Macron, faşist partilerin tutsağı olur, “cohabitation”da ayakta kalabilmek için faşist partilere yeni tavizler vermeye başlar. Böylece Macron, daha da sağa kaymaya, ekonomik sorunların üzerini kültür savaşlarıyla örtebilmek için Le Pen’in ırkçı, milliyetçi görüşlerinin, politikaların, amaçladığı anayasa reformunun önünü açmaya başlayabilir. Bu senaryo içinde Macron’un, “süreç olarak faşizmin” bir “yararlı salağı” konumuna düşme olasılığı bile var. 

Türkiye’de de solun Fransa başkanlık seçimlerinden çıkarması gereken dersler var: Faşist tehlikeyi, seçim pratiğinin getirdiği olanakları ve bunların sınırlarını görmek grup çıkarlarını, teoride sekterliği aşarak antifaşist güçleri birleştirmek için çabalamak gerekiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları