Bir Yükselişin Hazin Öyküsü

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Sinema endüstrisinin ilk dönemlerinde yapımcıların çok sık kullandıkları hazin öyküyü bilirsiniz. Kentin parlak renkli ışıklarının cazibesine kapılarak gelen genç adam/kadın, arzularını gerçekleştirme telaşıyla çok iyi anlayamadığı, aslında boyunu aşan işlerin içine düşer. Kahramanımız önce hızla yükselir, herkes dostudur, elinden tutmaktadır. Ancak, tam arzularının nesnesine ulaşacağı noktada, geldiği yükseklikte tutunamaz, büyük çarkın içine düşer, öğütülür gider.

\n

Yükseliş...

\n

AKP’nin, AKP’nin lideri, Başbakan Erdoğan’ın öyküsü henüz bitmedi ama bu hazin öyküleri anımsatmaya başladı.
AKP, liderliği bir ekonomik siyasi kriz içinde, tükenen siyasi kadrolara alternatif olarak, ABD’nin tam desteğiyle (Oval Ofis ziyaretini anımsayınız) şekillendi. Ülkenin egemen sınıfları, medya kompleksi, liberal entelijansiya, giderek solun bir kısmı AKP etrafında koruyucu bir zırh, toplumun kentli kesimlerinin rızasını almasına olanak veren bir söylem sundular. Bir anlamda
“postkolonyal” devletin yönetimi AKP kadrosuna teslim edildi. Yükseliş böyle başladı.
O sırada AB bölgedeki
“Büyük Ortadoğu Projesi”yle bir hegemonya restorasyonu operasyonuna başlıyordu. Siyasal İslam da daha sonra Stratejik Derinlik kitabında okuyacağımız, hegemonyacı güce yaslanarak güç yansıtma stratejisiyle işe, kendini BOP eşbaşkanı ilan ederek başladı. Yeni konumundan cesaret alarak daha da ileri gitmeye, içerde ve dışarda “Cumhuriyet Olayı”nın izlerini silecek bir Kapitalist-Osmanlı restorasyonu projesine soyundu.
Buraya kadar yaşananları, şehrin renkli ışıklarıyla
“baştan çıkarılma”, sonra ihtirasla ileri atılarak yükselmeye başlama dönemi olarak tanımlayabiliriz. Her şey harikaydı. Kendisine karşı çıkanlar hem içerde ve dışarda ulusalcı, darbeci olarak niteleniyor, her attığı adım içeriğine bakılmadan demokratikleşme olarak kutsanıyordu. Kahramanımız, nihayet istediklerini elde edecek noktaya gelmişti. Medya da avucundaydı, bölgede “örnek ülke”, İsrail’e “one minute” diyen lider, Arap sokağının kahramanıydı.

\n

Ve çöküş

\n

Kahramanlarımız artık restorasyonun son adımlarını atmaya hazırlanıyorlardı. Başkanlık sistemi, “yeni anayasa”, Kürt sorunundan geçerek Irak petrollerine ulaşma, bölgede oyun kurucu olmaya başlama... Ama gözleri amaçlarının parlaklığıyla kamaştığından ayaklarının altındaki zeminin hızla çürümeye başladığının ayırdına varamadılar.
Önce liberallere gerek kalmadığını düşünerek, daha hızlı yükselmek için bu safrayı attılar. Sonra,
“seçildim geldim her şeyi yaparım” anlayışını ortaya çıkardılar. “Her şeyi” yapmaya kalkınca da kıyamet koptu.
Şimdi karşılarında hiç beklemedikleri, hiç anlamadıkları, mitolojideki yaratıkları gibi vurdukça büyüyen bir toplumsal muhalefet vardı. Dışardan gelen sesler eleştiriye, parmak sallamaya dönüştü. Dış politikada hesapsızca atılan adımların etkisiyle AKP bölgedeki siyasi, daha da önemlisi mali destekçileriyle ters düşmeye başladı.
Osmanlı mirasını restore etmeye çalışan bir yönetim için şimdi, dünya basınında,
“Gerileyen Türkiye”, “yorgun adam”, dünün demokrasi şampiyonu Erdoğan için “diktatör”, “sultan” ifadelerine giderek daha sık rastlanır oldu. AKP içinde, yakın çevresinde “Erdoğan gitsin, AKP kalsın” söylentileri başladı.
Ama kahramanımız,
“Muhalefet yok”, “Alternatifim yok”, yüzde 50 oy aldım rehaveti içine düşmekte olduğunu yadsımakta ısrarcı. Ama Türkiye ve bölge siyasetinde doldurması beklenen yer hızla boşalıyor.
İktidar boşluktan hoşlanmaz! Bu düşüşün bir noktasında, ne yüzde elli oy kalır, ne de “alternatif yok” rahatlığı. Postkolonyal devletin “vites kolunu” tutan “el”, eğer toplumsal muhalefetin bir tehlike oluşturmaya başladığını düşünürse, kapitalizmi, etki alanını korumak için finansal, siyasi, hukuki, simgesel (medya vb.) araçları harekete geçirir, işbirlikçilerini bulur, alternatifi yaratır.
Bu öyküden çıkarılacak iki ders var: Birincisi, AKP ve Erdoğan için: Erdoğan sonrasına, hatta AKP hükümeti sonrasına
yumuşak bir geçişin koşullarını hemen hazırlamaya başlamaları gerekiyor. İkincisi, sol - muhalefet: Bu geçiş koşullarına hazırlanmak, yararlanacak konumda olabilmek için sistemin, bilinçli ya da bilinçsiz “Truva atlarına” karşı uyanık olmak gerekiyor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir Ukrayna daha mı? 20 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları