Ferhan Şensoy’a mektup

03 Eylül 2022 Cumartesi

Ferhan Abi,

Tam bir yıl olmuş buraları terki diyar eyleyeli. Son zamanlarda gökyüzüne çok fazla sevdiğimizi yolladık, hüzünlerin içinden kahırla geçtik. Kimi zaman acımızı yüreğimize gömdük, kimi zaman gözyaşlarımıza engel olamadık. Gittin gideli, “aynı gökyüzü / aynı keder/ değişen bir şey yok hiç”. Buralardan iyi bir haber de yok. Hâlâ, “faşist bir yağmur yağıyor”. Son yıllarda iyiden iyiye daraltılan alanlarımızda nefes alma ihtiyacımız sürüyor. Ruhumuzda, artan engellere karşı sürekli savrulmanın getirdiği bir yorgunluk var! Yoksa, en iyi siz bilirsiniz, yıllarca eğilip bükülmeden kalpten zihne taşınan tiyatro sevdasının ne menem bir şey olduğunu. Kaleme aldığınız “Muzır Müzikal” başınıza iş açtığında da dimdik durmuştunuz; “Şan Tiyatrosu” yakıldığında da... Hepimizin gözünün önünde tiyatro adına faili belli bir cinayet işlenmişti! Anadolu turnesinde sahne esirgendiğinde de iktidarların soluğu vardı ensenizde tiyatro adına üretme imkânı elden iyice alındığında da... Yine de cehalet kuyusunun borusu patlamamıştı. Ya da biz öyle sanıyorduk! Kendi halimizde yaşayıp gidiyorduk.

*

Haldun Taner’den el aldığınız kabare tiyatrosunun yapısını kendi üslubunuzla geliştirdiniz.  Anlatırdınız; Galatasaray Lisesi’nde öğrenciyken yaptığınız Charles De Gaulle taklidi olay olmuş, izleyiciler arasında bulunan Haldun Taner, “Sen bir kabare oyuncususun!” demişti. “İyi de kabare ne demek?” diye sormuştunuz kendi kendinize.

*

Haldun Taner’in yanına girmenizle profesyonel tiyatro maceranız başlamıştı. Muazzam bir sentezle Fransız kabare tiyatrosunu bize özgü olanla birleştirmiş, bunu da hem çok başarılı olduğunuz yazarlık anlayışıyla hem de sahneleme gücüyle başarmıştınız. Kendinize özgü oyunculuk üslubunu geleneksel tiyatromuzla birleştirdiniz, yetkinleştirdiniz. Ülkemiz seyircisine tanıdık olan ortaoyunundaki açık biçemi, gündelik yaşamın ironisini, yaşadığınız döneme taşıdınız. Her oyununuz toplumun yeni bir sosyolojik yansımasıydı adeta. “Şahları da Vururlar”da siyasal yapıyı bambaşka bir tarihselleştirme ve uzak açıyla ele aldınız. “İstanbul’u Satıyorum”la bozulan İstanbul yapısına değindiniz. “İçinden Tramvay Geçen Bir Şarkı” da Haldun Taner hocanızın verdiği Karl Valentine özyaşamöyküsü kitabından esinlenmeydi mesela. Ustalara saygıyı hiç elden bırakmadınız. “Fişne Pahçesu”nda Çehov’u ustalıkla bugüne taşıyarak lezzetli bir komedi anlayışına dönüştürdünüz. “Ferhangi Şeyler” defalarca izlediğimiz bir sahneleme olayıydı. Modern zamanların kavuklusu olarak mizah gücünü günlük haberlerle birleştirerek gösterdiniz. Hadi sakınmasızca söyleyelim: Bir tiyatro dehasıydınız. Ve dehalarla bin yılda bir karşılaşılır. 

*

Ferhan Abi, son zamanlarda Konya, Ankara ve İstanbul hattında sınırlı da olsa görüşmelerimizi hatırlıyorum. Bugünü görseydiniz ne düşünürdünüz? Ardı ardına festivallere yasak konulurken, eğlenmemize sınır getirilirken, bireysel hak ve özgürlüklerimize kelepçe vurulurken yine gülümsetecek bir şeyler bulur muydunuz? Belki de. Bizim şu karanlık zamanlarda umuda ihtiyacımız var. 

*

İnsan bilinci ölüm karşısında bile umuttan yana kalıyor. Can Yücel’in cenazesinde torunu, “Dedemi nereye ekeceksiniz?” diye sormuştu. Bu cümle bile bu topraklardan düşünsellikle birleşen sanatın silinemeyeceğini müjdeliyor bize. Ama arkadan gelenlerin, gençlerin gücünü görmeye çok ihtiyacımız var! Yoksa gidenin yerini hiçbir şey doldurmuyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyaset ve yalan 2 Kasım 2024
Eleştirel düşünme 19 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları