Acemi seyirci sendromu

04 Şubat 2023 Cumartesi

Brecht’in ünlü “III. Reich’in Korku ve Sefaleti” oyununda, bir korku ikliminde insanların birbirine güvensizlik ağı içindeki tutsak bir toplumdan izler sunulur. Bir öğretmen düşünün... Korkudan karşı olduğu düşünceleri bile öğretmeye razı olur. Hatta eşiyle, aslında desteklemedikleri Nasyonal Sosyalist Parti’ye destek konuşması yapar. Oysa Nasyonal Sosyalist Parti’yle uzaktan yakından ilgileri yoktur. Bir süre sonra oğullarının muhbir olmasından korkar hale gelirler. Birbirini gammazlayan insanların, güçlü liderlerine laf ettirmeyen taraftarların, hep bir ağızdan aynı şeyleri yazan gazetelerin, hukuka değil “sahibinin sesine” göre hüküm veren hâkimlerin ortasında bu korku ve sefalet imparatorluğunun insanları hayatlarını sürdürmeye devam eder. “Muhbir”lik mekanizmasının salgın hastalık gibi yayıldığı dönemlerde imzasız mektuplar havada uçuşur, sosyal medya adresleri taranır, sanatçılardan gazetecilere muhalif avına çıkılır.

***

Önceki gün Metin Uca gözaltına alınıp da serbest bırakılmasından sonra şöyle bir paylaşımda bulundu: “21 Ağustos 2022 tarihinde Edremit’teki gösterim esnasında, oynadığım oyunda, oyunu izlemeyen bir vatandaşın ‘Devlet büyüklerine hakaret ediliyor’ demesi sonrasında gözaltına alındım.” Yine bir muhbirlik mekanizmasıyla karşı karşıyayız anlayacağınız. Peki neden öncelikli olarak tiyatro mercek altında? Nedeni basit: Tiyatro, sahnede geniş kitlelere paylaşma gücünü etkin kılma eylemliliğini içeren bir sanat. Buna karşın son yıllarda, her şeye tamammülsüz seyirci, türlü şikâyet mekanizmalarını devreye sokarak gördüğü her şeye müdahale etme eğiliminde. Burada temel olarak tiyatronun ne olduğuna dair acemi bir bakış yatıyor. Şu bir gerçek ki tiyatro sanatı içinde barındırdığı karşıtlıklarla bir bütüne ulaşır. Bütünün içinden cımbızla çekip çıkarılan bir cümle ya da bir sahne, öncelikle tiyatro eserine zarar verir.

***

Yıl 1933’tür. Gülriz Sururi’nin babası, sanatçı Yusuf Sururi “Emir” operetini yazıp, sahnelemiştir. Atatürk de izleyiciler arasındadır. Çok beğenir eseri. Anadolu şehirlerinde operetin oynanmasını ister. “Emir” opereti Malatya’ya turneye gider. Oyun bir barda geçmektedir. Perde açılır açılmaz başkomiser sahneye fırlar: “Tamam kardeşim, oyun devam edemez!” “Neden” diye şaşkınlıkla sorar oyuncular. Başkomiser şu cevabı verir: “Malatya’da bar açmak yasaktır!” Dönemler değişir, iktidarın gücünü omzuna apolet yaparak kendi gücünü belirlemeye çalışanlar değişmez!

***

Sahnede alkolizmle mücadele eden bir oyuncuyu alkol şişesi olmadan göstermeye çalışmak gerçekçi değildir. Ama alkol şisesi var diye, “Sahnede alkol içiliyor, gençlerimize kötü örnek olunuyor!” demek, tiyatro oyununun ne demek istediğine bakmadan kolay yoldan yargıya ulaşmaktır. Kaldı ki bir tiyatro oyununun hukuki sonuç doğurması demokrasi kültürünü özümsemiş ülkelerde mümkün değildir. İçinde kurmacanın olduğu bir gösterim, ironinin, şakanın dozunun abartıldığı noktalarda bile kendini aklar. Çünkü tiyatro sanatı doğası gereği öncelikli olarak yeri geldiğinde izleyiciyi rahatsız ederek düşündürmek ister.

***

Unutmayalım ki adaletsizlikler karşısında demokrasi adına girişilen mücadele, insanlık tarihinin ta kendisidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyaset ve yalan 2 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları