Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tırmanma veNefret Söylemi

26 Kasım 2011 Cumartesi
\n

Tarihle yüzleşmek modası, Sovyetler Birliğinin çökmesiyle başlayan Küresel dönemde ortaya çıktı:

\n

Amerikalı siyaset bilimci Prof. Samuel P. Huntingtonun önce Uygarlıklar Çatışması ve Dünya Siyasal Düzeninin Yeniden Biçimlendirilmesi, (The Clash of Civilizations and the Remaking of World Order, 1996) sonra da Biz Kimiz, Amerikanın Ulusal Kimlik Sorunları, (Who Are We? The Challenges to Americas National Identity, 2004) adlı kitaplarını yayımlamasıyla başladı.

\n

Huntington bu kitaplarında, insanların kimliklerini esas olarak sınıfsal konumlarının değil, etnik, milli, dinsel ve mezhepsel köklerinin belirlediği tezi üzerine, öngördüğü gelişmeleri ve sorunları aktarıyordu.

\n

Huntingtonun bu görüşleri, son derece faşist bir yaklaşımla Batı uygarlığının tek ve biricik olduğu ve başka din, mezhep, ırk ve milliyetlerden gelen toplumların bu uygarlığa benzeyemeyecekleri ve ona erişemeyeceklerigibi bir anlayışı yansıtıyordu

\n

Esas olarak Sovyetler çöktükten sonra, rakibini yok eden Batı uygarlığının (elbette Amerikanın) rehavete kapılmasını ve gerilemesini önlemek için yeni tehditler üzerinde duruyordu:

\n

Sovyetlerden sonra tehdit İslam Âleminden gelecekti.

\n

Bu da başarıyla bertaraf edilirse, sırada Sind uygarlığı yani Çin vardı

\n

Özetle, Batı her an uyanık olmak, kendini geliştirmek ve rakipleriyle başa çıkacak mücadeleci bir kapasiteyi korumak zorundaydı; yoksa çöküş kaçınılmazdı!

\n

Huntington, kitabının önemli bir bölümünü, Türkiyenin Kimlik olarak İslamla Batı arasındaki bölünmüş niteliğinive Mustafa Kemal Atatürkün Cumhuriyet modeli ile Türkiyeyi çağdaşlaştırma projesinin başarısızlığınıkanıtlamaya ayırmıştı:

\n

Çünkü İslam kültüründen gelen bir din-tarım toplumunun Batı uygarlığı ile bütünleşebilecek bir çağdaşlaşma süreci çerçevesinde dönüştürülmüş olması, tezlerinin ve kuramlarının çöpe gitmesi demekti

\n

Bir başka deyişle, Atatürk Devrimleri yoluyla Osmanlı İmparatorluğunun dinsel-feodal yapısının, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş toplum yapısına dönüştürülmüş olması Huntingtonun faşizan tezlerini ve kuramını geçersiz kılıyordu!

\n

***

\n

Ne yazık ki ABD tarafından komünizmle mücadele için kurulan, El Kaide gibi askeri nitelikli İslam örgütlerinin, Sovyetler çöktükten sonra hedefsiz kalması ve kendini yaratan Amerikaya karşı harekete geçmesi, buna ilaveten yine Sovyetler dağıldıktan sonra Balkanlarda ve Kafkaslarda yaşanan kanlı etnik temizlik hareketleri, Huntingtonun tezlerinin geçerlilik kanıtları olarak kabul edildi!

\n

Ama bu olaylar Huntingtonun tezlerine dayalı olmaktan çok, her ulusal devleti istikrarsızlaştıran din-mezhep ve ırk-milliyet temelindeki ayrılıkların açığa çıkmasından ve egemenlerce körüklenmesinden başka bir şey değildi.

\n

***

\n

Türkiye Osmanlıdan beri Müslüman-Gayri Müslim, Alevi-Sünni, Türk-Kürt eksenlerindeki ayrışmalara zaten yabancı olmayan bir ülke.

\n

Son zamanlarda bunlara bir de Müslüman-Laik ekseni eklenmek istendi ama bu girişim pek başarılı olamadı, çünkü Müslümanların büyük bir kısmı laik, laiklerin de büyük bir bölümü Müslümandı.

\n

***

\n

Türkiyenin kimlikler üzerinden tarihiyle yüzleşmesi esas olarak kötü bir şey değildir

\n

Hem yanlış hem de bütün kesimler için zararlı sonuçlar verecek olan tavır, tarihimizle yüzleşirkenbunu bir nefret söylemiile yapmaktır.

\n

Dersim tartışması, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından, hem CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlunun kökenleri açısından, hem de kendisinin yargılandığı ve hüküm giydiği davanın yargıçlarına yaptığı göndermelerle, bir nefret söyleminedönüşme eğilimi göstermektedir

\n

Toplumsal barışımızı tehlikeye atan bu nefret söylemindenözenle kaçınmak gerekir!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları