Siyaset ve Stockholm Sendromu II

28 Haziran 2011 Salı
\n

\n

Öyle anlaşılıyor ki CHPde seçim sonuçları tartışılırken beyin fırtınası sırasında yarı şaka yarı ciddi Stockholm Sendromuda konuşulmuş.

\n

Vay efendim, sen misin bu sendromu siyasal çözümleme sırasında kullanan:

\n

Ne kadar iktidar sözcüsü, dalkavuk yazar, yandaş tartışmacı varsa hepsi birden CHPye saldırdı.

\n

Bu halka saygısızlıkmış”, “tepeden bakmaymışvs. vs.

\n

Pek doğal olarak milyonlarca seçmenin oy tercihi tek bir faktöre indirgenemeyeceği için, Kılıçdaroğlu da haklı olarak bu konuda kesin bir tavır koymadı, sadece konunun şaka yollu konuşulduğunu belirtmekle yetindi.

\n

Konu kapanıp gitti

\n

Ama medyamızın üç özelliği çok daha belirgin bir biçimde ortaya çıktı:

\n

1) Cahilliği.

\n

2) Seviyesizliği.

\n

3) Dalkavukluğu.

\n

***

\n

Medyanın,yandaşlıksözcüğü ile de ifade edilen dalkavukluk özelliği zaten malum.

\n

Kendi meslektaşlarını ihbar edip hapse attırmaya çalışan ve kaset olaylarıyla politikacılara belden aşağı vuran köşe yazarlarının ve yöneticilerin seviyesizliği de öyle.

\n

Bunların çaresi yok

\n

Ama cehaletin var.

\n

***

\n

Geçen yazımda belirtmiştim:

\n

Seçmenin ekonomik kaygılarlaoy verdiğini söylemekle, Stockholm Sendromuçerçevesinde oy verdiğini söylemek arasında,seçmene saygıaçısından hiçbir felsefi, ahlaki ve siyasi fark yoktur.

\n

Seçmenler çeşitli nedenlerle parti tercihi yapar ve bunların en bilinenleri de ekonomik nedenler ve aileden gelen kültürdür.

\n

Güçlüden yana olmakda bu nedenlerin önde gelenlerindendir.

\n

Güçlüden yana olmak o denli bilinen bir gerekçedir ki, seçim öncesinde yapılan kamuoyu yoklamalarında bile her parti önde gitmeyeçalışır ki oyu artsın!

\n

Seçim öncesinde seçimin galibigörünen parti, siyasal bilimlerin ünlü bandolu vagon etkisiile oylarını arttırmayı bekler.

\n

Haluk ŞahininDavul zurna etkisidediği bu etki, seçmenlerin genellikle kazanandan yana tavır koymaları güdüsüne dayalıdır.

\n

Hiç kuşkusuz Stockholm Sendromuda bu etkinin çok özel bir halidir.

\n

Ayrıca psikolojide ve sosyal psikolojide bir de saldırganla özdeşleşmeveya zalimle özdeşleşmediye bir olgu vardır ki, o olgunun genel mekanizması daStockholm Sendromunungerisinde yatan faktörlere ışık tutar.

\n

Bir başka deyişle Stockholm Sendromu denilen olgu, her ne kadar Stockholmdeki bir banka soygunu sırasında ve sonrasında yaşananlardan adını almışsa da simgelediği özel durum, daha önce çok iyi bilinen bazı mekanizmaların bir özel olay sırasındaki görünümünden ibarettir.

\n

***

\n

Bu sendromsadece Stockholmde de yaşanmamıştır.

\n

Olayı, bir bilgi notu olarak, İçimizdeki Zalim kitabımdan özet olarak aktarayım:

\n

Amerika Birleşik Devletlerinde ünlü medya imparatorluğunun vârislerinden biri olan Patricia Hearst, solcu gerilla örgütü Simbiyonez Özgürlük Ordusu tarafından kaçırılır.

\n

Kaçırılmasından iki ay sonra, 3 Nisan 1974te kaydedilmiş bir kasetle yaptığı duyuruda, SLAya katıldığını ve Tania adını aldığını açıklar.

\n

Çok kısa bir süre sonra San Franciscodaki bir bankayı soyarken görüntülenir.

\n

Eylül 1975te, SLA örgütü üyeleriyle birlikte bir apartman dairesinde yakalanır.

\n

Mahkemede savunma avukatı, Pattynin gözlerinin bağlandığını, bir hücreye atıldığını, fiziksel ve cinsel tacize uğradığını iddia etti.

\n

Savunma, Stockholm Sendromu kavramına dayandırılmıştı.

\n

Avukat, örgüt tarafından Pattynin beyninin yıkandığı tezini işledi.

\n

Olayın ayrıntılarını ve Patty Hearste daha sonra neler olduğunu İçimizdeki Zalim sayfa 90-91de okuyabilirsiniz.

\n

***

\n

Yine araya olağanüstü gelişmeler girmezse, Stockholm Sendromunun siyasal çözümlemelerde nasıl kullanıldığını perşembe günkü yazımda aktaracağım.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları