Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Muhbir tetikçiler vız gelir (2)

02 Eylül 2016 Cuma

Galiba, ateist bir baba ve mutekit bir anne olan iki pedagog tarafından, uyumlu ve mutlu bir aile ortamında özenle yetiştirildiğim için, demokrasiyi özümlemiş bir çocuk olarak hayata başlamışım:
1) 29 Nisan 1960’ta, daha henüz 19 yaşındayken, Mülkiye birinci sınıfta, fakültenin bahçesinde “Yaşasın demokrasi” Menderes istifa” diye bağırdığımız için üzerimize askerler ve polisler tarafından ateş edildi, okul kapatıldı, ben de “anarşist” olarak “memleketime” yollandım.
2) 27 Mayıs’tan sonra, fakültenin kantinine gelip bir masanın üstüne çıkarak bize “Türkçü kültür politikasını” anlatan Türkeş’in 14’ler Grubu’ndan yüzbaşı Muzaffer Özdağ’ı demokrasiye yönelik sorularla sıkıştırdığım için aşırı milliyetçi arkadaşlarım tarafından eleştirildim.
3) Birleşmiş Milletler bursuyla gittiğim ABD’den dönüp Hacettepe’nin kuruluşunda görev aldığımda, 1968 ruhu çerçevesinde, Doğramacı ile birlikte “Demokratik Üniversite” kampanyaları düzenledikten sonra, 12 Mart 1971’de bizzat Doğramacı tarafından, (kendisini aklamak için) zamanın darbeci lideri Memduh Tağmaç’a, “Kürtçü” olarak ihbar edildim; askere gitmeye zorlandım ve yine Doğramacı tarafından iftiraya uğrayarak “Sakıncalı Asteğmen” oldum.
4) 12 Eylül öncesinde, darbe söylentileri ayyuka çıktığında, tek kanallı TRT’de yaptığım “Ayda Bir” adlı çok seyredilen programda Bismarck’a gönderme yaparak, “Süngüyle her şey yapabilirsiniz ama üstüne oturamazsınız” dedim...
Birkaç gün sonra Beytepe’ye giderken yanıma yaklaşan bir otomobilin içindeki bir astsubay tarafından tehdit edildim.
5) O sırada sağcılar tarafından hazırlanan ölüm listesinin başındaydım; Bedrettin Cömert katledildikten sonra, “Hedef Emre Kongar’mış, yanlışlık olmuş” diye kasıtlı bir söylenti çıkarıldı; dönemin İçişleri Bakanı rektörü arayıp, “Çok üzülüyorum, Emre Kongar’ı da öldüreceklermiş” diye ihbarda bulundu; aylarca yakın ve uzak korumalar ile yaşadım.
6) 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, Evren cuntası üniversiteleri hizaya getirmek için, öğretim üyelerini de aşağılayarak sakallarını kesmeleri emrini verdiğinde, şimdi mangalda kül bırakmayan sözde demokratlar tıraş olup kuzu kuzu görevlerine devam ederken “Sakalım, devletin değil karımın egemenlik alanıdır” diyerek istifa ettim; komünistlik ve anarşistlikle suçlandım.
7) Biri 12 Mart, öteki 12 Eylül döneminde olmak üzere iki kez Atatürk’e hakaretten ihbar edildim. Birinde savcılık tarafından ötekinde savcılık öncesinde takibata gerek görülmedi.
8) Kültür Bakanlığı Müsteşarı’yken, 1 Eylül Barış Günü dolayısıyla Rahmi Saltuk ile düzenlediğimiz resmi konser dolayısıyla, birkaç işgüzar polisin “Kürtçe slogan atıldı” diye zabıt tutmasıyla “gösteriyi düzenleyen komitenin başı olarak” hakkımda suç duyurusu yapıldı ve önüne Atatürk Heykeli diktirdiğim Ankara Adalet Sarayı’ndaki savcılar tarafından takibata uğradım.
9) 90’lı yılların sonunda, Cumhuriyet’teki bir yazım dolayısıyla Meclis’in manevi şahsiyetine hakaret etmekten ağır cezada yargılandım ve beraat ettim.
10) 2000’li yılların ortalarında AKP iktidarı, Cemaatle birlikte “Darbe geliyor” diye bağırırken ben çok seyredilen “Yorum Farkı” programında “Bugün darbe yaparsanız yarın bütün dünya ile ilişkiniz kesilir, elektriğiniz yanmaz otomobilleriniz yürümez” diye, darbeye karşı tavır koydum; AKP’ye destek vermekle eleştirildim.
11) Darbe suçlamasıyla asker ve sivil masum insanlar Silivri’de hapsedildiğinde, herkesin “Türkiye bağırsaklarını temizliyor”, “Kurunun yanında yaş da yanar” diye utanmadan yapılan adaletsizlikleri örtbas etmeye çalıştığı dönemde, hem de Mehmet Barlas gibi birine karşı, oradaki haksızlık ve hukuksuzlukları eleştirdim, “Jakoben Kemalist” ve darbeci diye suçlandım.
12) O arada, “Hukuk ve adalet bir gün size de lazım olacak, o zaman da yine ben size yapılan haksızlık ve hukuksuzluklara karşı çıkacağım” dedim, bunu kitaplarımda da yazdım ve bugün işte FETÖ dedikleri eski ortakları Cemaat’ten hesap sorulurken tam da bunu yapıyorum.
13) 15 Temmuz kalkışmasına karşı, Kılıçdaroğlu ile birlikte net tavır koydum; yazılarımda kalkışma için kullandığım İsmet Paşa’nın “maskaralık” sözümü anlamayan art niyetli bir politikacı tarafından da utanmadan ısrarla suçlandım...
14) Şimdi “İkinci Silivri trajedisi” döneminde de, “Birinci Silivri Trajedisi”nin sorumluları için bile, o zamanlar belirttiğim gibi, “Hak, hukuk ve adalet istediğim” için bazı muhbir tetikçiler tarafından “FETÖ’cü” olmakla suçlanıyorum...

***

Bilmem, 19 yaşımdan bugüne, 56 yıl boyunca: Öğrenciliğimden profesörlüğüme, profesörlüğümden müsteşarlığıma, müsteşarlığımdan gazete yazarlığıma kadar uzanan bir kariyerde...
Sadece ve yalnızca demokrasiden, laiklikten, temel insan hak ve özgürlüklerinden, adaletten yana tavır koyarken; daha doğrusu tavır koyduğum için...
Anarşistlikten Kürtçülüğe, Kürtçülükten Atatürk karşıtlığına, Atatürk karşıtlığından Komünistliğe, Komünistlikten Kemalist darbeciliğe, Kemalist darbecilikten hep karşı çıktığım Cemaatçiliğe kadar uzanarak noktalanan suçlamalar sürecinde...
Bugünkü ihbarların bana niçin “Vız geldiğini” anlatabildim mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump hoş mu geldi? 7 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları