Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

AKP'nin Söylem ve Eylem Çelişkisi: Kadın Hakları ve Basın Özgürlüğü

19 Kasım 2011 Cumartesi

TÜYAPın İstanbul Kitap Fuarı bu yıl da sadece bir kitap fuarı değil, bir kültür festivali olarak devam ediyor

Fuar kapanmadan, yarın öğleyin yine kitaplarımı imzalayacağım

Geçen pazar günü de hem kitaplarımı imzalamış hem de Türk Üniversiteli Kadınlar Derneğinin düzenlediği bir panele katılmıştım.

Dernek başkanı Nazan Moroğlunun yönettiği panelde Mevhibe ve İsmet İnönünün torunu, Özden İnönü-Toker ve Metin Tokerin kızı CHP milletvekili Gülsün Toker-Bilgehanla birlikte konuştuk.

Nazan Moroğlu, “Bunları Biliyor musunuz başlığı altında çok çarpıcı bilgiler ve sayılar verdi:

Türkiyede kadının hali, hem aile içinde hem de aile dışında içler acısı

Kapanmaya zorlandığı evdeki ve toplumdaki konumuyla, çalışma hayatındaki sorunlarıyla, resmi makamlardan gördüğü muamelelerle, tam bir ikinci sınıf vatandaşlık kapanına hapsedilmiş!

Gülsün Toker-Bilgehan da çok ilginç bir konuşma yaptı

Türkiyedeki kadının hukuksal durumunu anlattı ve son derece çarpıcı bir sonuca vardı:

Anayasa ve yasalar çerçevesinde Türkiyede kadın hakları hiç de kötü durumda değil

Ama sevgili Gülsünün sözleriyle, Her hukuksal iyileştirmeden sonra, adeta bunun bir sonucu gibi, uygulamalarda geri gidiş yaşanıyor!

Özetle Türkiyede kadın haklarındaki gelişmeler kâğıt üzerinde kalıyor ve uygulamada bu haklar geri gidiyor!

Örneğin 2010 12 Eylül referandumunu kazanan AKP iktidarının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda yaptığı düzenlemelerden sonra, kadınların kuruldaki oranı yüzde otuzlardan yüzde üçlere düşüyor!

***

Aynı söylem ve eylem çelişkisine, basınla ilgili cezalar konusunda Orhan Erinç perşembe günkü yazısında değiniyordu:

“…5187 sayılı Basın Yasası 9 Haziran 2004 günü kabul edildi.

Yasa sadece gazete, dergi ve ajansların nasıl yayımlanacağını belirlemiyor, basın yoluyla işlenen kimi suçları da tanımlayarak cezalandırma kurallarını belirliyordu

Kural olarak para cezası öngörülmüş, para cezalarının, ödenmemesi durumunda bile hapis cezasına çevrilemeyeceği ilkesi de yasaya eklenmişti.

5237 sayılı Türk Ceza Yasası ise 26 Eylül 2004 günü kabul edildi.

Bu yasayı kabul eden Adalet Komisyonu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu da aynı milletvekillerinden oluşuyordu. Basın Yasasındaki yukarıda andığım suç tanımları Türk Ceza Yasasında da yer aldı ve karşılığında da sunturlu hapis cezaları öngörüldü.

Aradan geçen üç ayda hukukumuz, Hapiste gazeteci olmayacak iddialarını da \tçürüten bir geriye gidişe sahne olmuştu

Erinç bu çarpıcı örnekten sonra Devlet sırrı yasası ile getirilen garipliklere değiniyor ve bir de gazetecilerin kamu görevlisi statüsünde yargılandıklarındabütün cezaların yüzde elli oranında arttırılacağına dikkat çekiyor!

***

Türbana özgürlük söylemi ile kadınları kapatmak

Hapiste gazeteci olmayacak söylemi ile hapisteki gazeteciler sayısında Çini bile geçip dünya birincisi olmak:

İnsan bunları görünce AKPnin İleri Demokrasisöyleminin ne ifade ettiğini daha iyi anlıyor!

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları