Türkiye’deki seçim sisteminin birçok eksiği ve yanlışı var!
“Demokrasimizle Yüzleşmek” adlı kitabımda ayrıntılı olarak anlatmıştım.
Bunların başında da yüzde 10 olan seçim barajı geliyor…
Hani şu 2002’de, AKP’ye yüzde 34 oyla yüzde 66 sandalye veren, DYP’yi yüzde 9.54 oyla Meclis dışında bırakan barajı koyan yasa!
Bilindiği gibi bu yasa, Türkiye’deki demokrasinin canına okuyan, darbeci ve diktatör Kenan Evren döneminin bir eseridir…
İstikrarlı, güçlü hükümet üretmek adına, seçimlerdeki temsil adaletini zedeleyen bir yasadır.
Bir toplumda, desteği yüzde 10 sınırının hemen altına, yani fiilen seçmenlerin neredeyse onda birine erişen bir görüşün, bir düşüncenin, bir partinin Meclis’te temsil edilememesine yol açmaktadır…
Seçilmiş olmayı, her nevi antidemokratik uygulamanın temel gerekçesi yapan, sık sık kendini “Milli iradenin tek ve biricik temsilcisi” olarak sunan otoriter eğilimli iktidarların elinde büyük bir koz olmaktadır:
Öyle ya, ana muhalefeti bile “milli iradenin” bir parçası saymayan böyle otoriter eğilimli iktidarlar, yüzde 10 oranının altında oy almış partileri ve görüşleri mi dikkate alacaklardır!

AKP’nin “İleri demokrasisi” ne yazık ki bu antidemokratik yüzde 10 barajını aynıyla korumaktadır.
Bakın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dünkü yazımda sözünü ettiğim sakat demokrasi anlayışını dile getirdiği konuşmasında bir soru üzerine ne diyor:
“Bizim şu anda barajla ilgili herhangi bir oynama tasarrufu gündemimizde yok. Çünkü bir, baraj bizim dönemimizin çıkardığı bir yasa değildir.”

“Barış sürecinde” de, hem Meclis’teki meşru parti olan BDP’yi muhatap almıyor…
Hem de “Terörist başı” dediği PKK lideri ile müzakereye oturuyor…
Ve Kürtlerin en meşru isteklerinin başında gelen, darbecilerin koyduğu yüzde 10 barajının düşürülmesini reddederek bu süreci devam ettirdiğini iddia ediyor!