Elçin Poyrazlar

Yeni normale dair hayaller

26 Nisan 2020 Pazar






‘‘Normale dönemeyiz çünkü eski normal sorunun ta kendisiydi”. 


Hong Kong’ta görülen bu duvar yazısı virüs salgınının en anlamlı sloganlarından biri haline geldi. İçinde umut, cesaret ve geleceğin inşasına yönelik kararlılık var. 


Virüs hayatlarımızı askıya almışken, yüz binlerin ölümünü çaresizlik ve dehşet içinde izlerken dahi eski normalimizi özlüyoruz. O aradığımız, iple çektiğimiz normal aslında ne? Nasıl olmalı? 


Endişelerimiz düşüncelerimizi bulandırıyor. Oysa tasaları uzaklaştırmanın en güzel yolu hayal kurmak. Dört duvarın üstümüzde kurduğu durağanlığı delmek için birlikte hayal kuralım. Yeni normal üstüne, sıfırdan inşa edeceğimiz dünyanın hayalini...


DERSLER ÇIKARSAK


Önce farklı bir ekonomik anlayışın hayalini kursak. Ekonomi sadece satış-alış ve kâr üstüne olmasa. Kaynakları yaşam için gerekli şeylere dönüştürme çabasına girsek. İşsizliğin azaltılması için daha kısa mesai saatleri, daha çok dönüşümlü vardiya, hatta yoksullar için temel gelir için çalışsak. Dünyanın en varlıklı yüzde 1’inin geliri dünya nüfusunun yarısının gelirinden fazla olmasa. 


Virüs salgını sonrası sert ekonomik önlemler, veri ve gözetleme zorbalığına kapılmamak için daha zeki, incelikli ve kolaya kaçmayan yönetim biçimleri üstüne düşünsek. Katı ama geçici çözümler yerine, kalıcı, şefkatli ve adil sistemler üstüne çalışsak. Yumuşak güç için adım atsak. 


Ortak bir düşmana karşı pek çok farklı cephede yalnız savaşmak yerine kollektif yaklaşımları benimsesek. Hayatlarını kaybedenlerin sayıları ve grafiklerine değil, onların bizi birleştiren öykülerine odaklansak. O öykülerden dersler çıkarsak. 


Sosyal etkileşimler yeni sınırlarımızı belirleyecekse tek tip, kuru ve renksiz ilişkilerden kaçınsak. Gettolarımıza ve sosyo-ekonomik sınıflarımıza hapsolup kendi başımıza hayatta kalma mücadelesinden vazgeçsek. İdealizm ve genel faydanın aslında bizi de kurtacağını görerek başkalarına el uzatsak. 


Sosyal eşitlik için taleplerimizi artırsak. Yöneticiler ve bize karşı yükümlülüğü olan kurumlara sorumluluğu atarak köşeye çekilmek yerine, elimizi taşın altına soksak. Küçük projeler büyük değişim yaratabilir. Titrek de olsa, o ilk adımı atsak. 


Hiçbir şeye yetişememe, çok yoğun olma, kent yaşamında boğulma normalimizdi. Memnun olmadığımız bir geçmişe dönmek yerine şimdi bulduğumuz sükûneti yeni hayatımıza taşısak. Geçinmek için yapmak istediğimiz şey bu mu? Başarı kıstasımız nedir? Hayattan ne bekliyorum? Yeni dünya kurulurken ben neresinde olmalıyım? Hareketsizken bunları sorsak.


HEPİMİZ ÖTEKİYİZ


Aşkın kontrol edilemediğini, sevginin emek anlamına geldiğini bir kez daha hatırlasak. Bizden farklı olanlara nefretin toplum tarafından öğretildiğini, ideolojik kökleri olduğunu görsek. Aslında hepimiz “öteki”yiz. Üstüncülük, seçkincilik, ayrımcılık, efendi olma zaafları üstüne kurulan bir hayatın boşa geçmiş bir hayat olduğunu, şimdi, krizin göbeğinde apaçık anlasak. 


Bilimi, çalışkanlığı ve sağduyuyu yücelterek yeni yaşantımızda bizi refaha çıkaracak alanlara yönelsek ve gelecek nesilleri daha iyi, daha donanımlı, daha çalışkan yetiştirsek. En iyi ders örnek olmaktır. Değişime kendimizden başlasak.


Gerçekler ufak hayallerle başlar. En karanlık günlerden hayal kurarak kurtulsak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları