Elçin Poyrazlar

Batıcılar, Rusçular ve diğerleri

02 Mart 2022 Çarşamba

İki yıldan fazla bir süredir virüs salgınına karşı yürütülen küresel mücadele henüz bitmeden yeni bir savaşın içine girdi dünya.

Soğuk değil, çatışma değil, ihtilaf değil…

Sıcak, ateşli, çok silahlı ve çok tehlikeli bir savaş bu. 

Her gün Karadeniz'in karşı yakasında yaşanan savaşın çığlıklarını, acılarını, ölülerini canlı yayınlarda izliyoruz. 

Savaşlarda yitirilen milyonlarca cana, milyonlarca canın daha ekleneceğini bilerek.

Kadınların, çocukların, yoksulların bombalar, füzeler, son model silahlarla topluca katledilişi karşısında çaresizlik içinde bekliyoruz. 

Ama derin analizler, ukala yorumlar, konuşan kafaların kakafonisi hiç durmuyor. 

Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkacağı, nükleer silahlarını kullanılabileceği, yeryüzünde uzun, sancılı bir savaş döneminin başlayacağı söyleniyor. 

Sıcak savaşla birlikte propaganda savaşının cepheleri de bir bir kuruluyor. 

Savaşın gerçek sorumlusu ABD, NATO ve AB diyenler, Rusya’nın askeri emellerinin kaçınılmaz bir sonuç olduğunu, zaten bu eylemliliğin emperyalizm ve kapitalizme karşı yapıldığını savunanlar bir tarafa yığılıyor. 

Rusya'nın uzun yıllardır Batı demokrasini hedeflediğini, haydut bir devlet olduğunu, Putin'in nostaljik arzularının ve yayılmacı hareketliliğinin beklendiğini ve Batı’nın sınırlı gücü olduğunu savunanlar ise diğer tarafa. 

Herkes yeni savaşın yeni cephelerinde en zeki, en geçerli, en sansasyonel analizi yapma yarışında gerdan kırıyor. 

Her iki taraf da savaşın getirdiği yıkımdan, terörden, kadınlar ve çocuklar için ne anlama geldiğinden söz etmiyor. 

Tarihleri, toprakları, halkları yakın ama bize uzak bir ülkede, insanların birbirini öldürmesi savaş yorumcularını ırgalamıyor. 

Oysa çoğunluk savaşın nedenleri, nasıl başladığı, kimin sorumlu olduğu üstüne derin analizler, eski yenilgilerin intikamı ya da tazelenmiş düşmanlıkların yeniden sahneye konmasıyla hiç mi hiç ilgilenmiyor. 

Bu gezegenin sakinleri savaşların bitmesini istiyor.

Bunun üstüne düşünmek, fikir üretmek, uygulamaya koymak istiyor. 

Sığınaklarda küçük maskeleriyle ranzalara dizilen ufacık çocukların üstlerine bomba düşecek diye ağlamasını…

Kadınların ailelerini korumak ve yaşatmak için başka ülkelere telaş içinde kaçmasını…

Hiçbir yere gidemeyen yoksul, hasta, çaresiz insanların uykusuz gecelerde ansızın ölüvermesini…

Kendi ülkesini savunmak için genç erkeklerin eline silah tutuşturulmasını… 

Kopan, kaybolan, bir daha asla birbirini göremeyecek olan sevgi, dostluk ve kardeşlik bağıyla bağlı insanların yıllarca sürecek acılarını…

Savaşın geri dönülmez yıkımını istemiyor insanlar. 

Dünyanın dört bir yanındaki halkların çoğu kısacık hayatlarını barış içinde yaşamak istiyor.   

Bunun için sokaklara dökülüyor, başka ülkelerin işgallerine karşı çıkıyor, bunun için gönüllü işlerde çalışıyor, yazılar yazıyor, kazandığı üç kuruş parayla savaş bölgelerindeki çocuklara yardım gönderiyor…

Bunun için dev kuruluşların, ülkelerin, liderlerin iri iri laflarına, bitmek bilmeyen açıklamalarına, sabit çıkarlarına güvenmiyor, inanmıyor. 

Dünyanın çoğu haydut ülkelere, diktatörlere, bağnazlara, fanatiklere rağmen barış istiyor. 

Tutuklanacağını, hayatının mahvolacağını, öldürüleceğini bilmesine rağmen barış istiyor. 

Bugüne kadar dünyada yapılan tüm savaşlar barış bahanesiyle yapıldı. 

Şimdi barış bahanesiyle barışı kurma vakti. 

O parıltılı analizlerinizi yere bırakın ve tüm dünyanın istediği şeyi bağırın. 

Barış istiyoruz, hemen şimdi!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları