Deniz Yıldırım

Aşı herkesin hakkıdır

18 Kasım 2020 Çarşamba

Önce BioNTech girişimiyle Pfizer, ardından da Moderna, yüzde 90’ın üzerinde etki gösteren bir aşı geliştirdiğini duyurdu. Elbette güzel. Ancak firmaların pazar kapma yarışı, rekabeti kızıştı. Dünyayı yok olmanın eşiğine getiren kâr odaklı iktisadi ilişkiler ve iktidar hiyerarşisi, virüse de aşısına da sirayet ediyor. Bunlara bakmadan iyimserlik gerçekçi değil.

Bu virüs “kader”in bir oyunu muydu? Hayır. Küresel iklim değişikliği de, kontrol edilemeyen yangınlar da, yaban hayatın yok olması da, hayvan türlerinin son 50 yıl içinde kaybolmaya başlaması da “kader” değil. “Doğal” mı peki? İnsanın doğayla ve diğer canlılarla kurduğu yıkıcı ilişkiye doğanın verdiği tepki diyebiliriz, ama “doğal” ya da “kendiliğinden” değil. İnsanoğlunun binlerce yıldır karşılaşmadığı olumsuzlukların son yüzyıla sığması doğal mı?

Kapitalist medeniyet son yüzyılda, ama özellikle de neoliberal aşamada kâr dürtüsüyle taşı sıkıp suyunu çıkarmaya çalışıyor. Sonuçlarını da hepimiz yaşıyoruz işte. Sınırlı bir azınlığın dünyayı yok eden ve buna karşı çareler üretmekten de geri durmasına yol açan koşullar en çok kimleri etkiliyor? İşe gitmek zorunda olanları, işçileri, yoksulları, ABD’de siyahları, Avrupa’da göçmenleri ya da bakımevlerinde çaresizce ölüme terk edilen, “değersiz” görülen yaşlıları. Dünyayı bu hale getiren anlayış neyse, kimlerin yaşayıp kimlerin ölebileceğine karar veren de o anlayış.

Bir iktidar ilişkisi bu. Virüsle değişmedi, derinleşti. Aşının dağıtım süreci, bu anlayış ve ilişkiden bağımsız mı olacak? Küreselleşme, virüsü en hızlı şekilde dünyaya yaydı. Peki, bulunan aşı, yani çare de aynı hızla ve oranda dünyaya yayılabilecek mi?

Hayır. Aşı çalışmalarına öncülük edenler gelişmiş ülkeler. Bir anda bütün dünya için üretim yapılması imkânsız. Haliyle de gelişmiş ülkelere öncelikle dağıtılacak. İlk eşitsizlik buradan başlayacak. Dünya Sağlık Örgütü dünkü açıklamasında, 2021’in ilk yarısında “oldukça sınırlı” bir üretim gerçekleşeceğini ifade etti. Bu “sınırlı” aşı da gelişmiş ülkelerin taleplerini karşılayacak. Dolayısıyla bu kış her yerde çetin geçecek. Çare, etkilerini ancak önümüzdeki kışa gösterecek. Peki, bizdeki yönetenlerin bütün sorumluluğu halka yükleyen, gerçek bilgileri saklayan ve virüsün yayılımını durdurmak için gerekli tedbirleri almayan aymazlığının nedeni ne? Elbette ekonomi. Bu durumda, ekonomi bu haldeyken, o aşıyı biz nasıl alacağız? Alsak da bütün vatandaşlara ücretsiz aşı hakkını sağlamadan yayılımı nasıl durduracağız?

Maliyet ve eşitsizlik boyutu

İşte bu da ikinci nokta. Moderna’nın iki doz aşı için 50 ile 60 ABD Doları arası bir fiyat belirleyeceğini söylüyor Euronews. Pfizer’in aşısının da iki dozunun 40 doları bulduğu belirtiliyor haberde. Ekonominin hali belli, diyelim ki gelişmiş ülkeler gibi bizim hükümet de sınırlı üretimden pay almayı, ayırmayı başardı. Peki, doların hali ortada, milletin alım gücü de. Evrensel aşı hakkı temelinde her vatandaş için bu aşıyı temin edebilecek mi? Hayır.

Bir de aşının taşınması sorun. Bozulmaması için donduruculara ihtiyaç olduğu söyleniyor. Lojistik, aşının korunması gibi konular da devreye girince, merkeze ve gelişmiş dünyaya uzak ülkeler açısından işler daha da karmaşıklaşıyor. Moderna aşısının buzdolabı koşullarında saklanabildiği açıklandı gerçi. Ama bu yeni aşı daha pahalı.

Tablo bu.

Bakın, bir yandan da her gün 100’e yakın yurttaşımızı yitiriyoruz. Resmi verilere göre elbette. Doğru olduğunu kabul etsek bile, her gün 100 eve ateş düşüyor. Normalmiş gibi, alışmışız gibi davranıyor, başka başka gündemlere hapsoluyoruz. Acının farkında mıyız?

Önümüz kış, hastalık yayılıyor. Sağlık çalışanları tükendi. Aşı için aylar var. Ekonominin hali ortada. Öncelikli talep belli: Derhal kapatma tedbiri, devletin kaynaklarının geçinemeyenler için kullanılması ve aşının evrensel bir hak olarak tanınması için mücadele.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları