Deniz Ülkütekin
Deniz Ülkütekin deniz.ulkutekin@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tyler Durden mısın yoksa…

24 Mayıs 2024 Cuma

Sinema tarihinin en ikonik karakterlerinden birisi hiç kuşkusuz Tyler Durden’dır. 1999 yapımı “Fight Club” (Dövüş Kulübü) isimli Chuck Palahniuk imzalı romandan David Fincher yönetmeliğinde sinemaya uyarlanan filmde Brad Pitt’in unutulmaz oyunculuğu ile beyazperdeye aktarılan karakterin ikonik konumu aynı zamanda fazlasıyla gülünçtür de.

Çünkü aradan geçen 25 yılın rahatlığıyla film hakkında ipucu veriyor olmayı dert etmeden söyleyebilirim ki Durden kendi kurgusunda bile aslında var olmuyorken böyle bir etki yaratmayı başarmıştır.

Söz konusu etki sırf sinema tarihiyle ilgili olsa sanırım bu yazının konusu olmazdı ama pek farkında olmasanız da Durden karakteri dünya üzerinde siyasi ve toplumsal argümanları bile etkileyecek kadar güçlü.

Tyler Durden her şeyden önce alfa bir karakterdir. Yazının başlığını tamamlayamıyor olmamın nedeni de budur.

Çünkü o kadar alfadır ki, filmde ancak Edward Norton’un rol verdiği karakterin yaşadığı çoklu kişilik bozukluğu sonucu arzı endam eylese de (!) ana karakterin ismi yalnızca “Anlatıcı” diye geçerken Durden’ın ismini herkes ezbere bilir.

Peki siyasetle ilgisi nedir diye düşündüğünüzü sanıyorum, açıklayayım. Tyler , Aydınlanma ile başlayan çağlarda erkeklerin erkekliklerinin metaforik olarak iğdiş edildiğini düşünmektedir. Bu yüzden de erkekler köleleştirilmiştir.

Durden’ın tam zıttı olan Anlatıcı ise (Durden'a göre) bunun en iyi örneğidir. Evine seçtiği mobilyaların ve aldığı diğer pahalı metaların taksitlerini ödemek için beyaz yakalı olarak mutsuz olduğu bir işte köle gibi emirlere itaat ederek çalışmaktadır. Ne bir arkadaşı ne de bir yaşamı vardır

Tyler ile Anlatıcı tanışırlar (!) Tyler anlatıcının bedenini zamanla ele geçirmeye başlar, önce erkeklere yeniden erkeklilerini hatırlatacak bir dövüş kulübü organize eder. Ardından oluşturduğu topluluk ile kent dışında metruk bir bölgeye taşınırlar ve orada tüm kapital sistemi yok edecek planını uygulamaya koyulur.

Güncel siyasete etkisi ise burada başlar çünkü Durden, senaristi ve yönetmeni tarafından bile yok edilmek istenen bir karakterdir. 

Öyle ki filmin sonunda kapitalizmi simgeleyen gökdelenler yıkılırken Anlatıcı kendisini başından silahla vurur. Ancak ölmez, ölen ikinci kişiliği olan Tyler’dır. 

Yıkılan gökdelenlerle birlikte Tyler’ın ölmesi Anlatıcı’nın erkekliğinin yeniden iğdiş ediliyor olmasına açık bir göndermedir. 

Bu sahne bugün ABD’den başlayarak ülkemizi de etkisi altına alan güncel bir siyasi kutuplaşmanın temelini oluşturur.

ABD siyasetinde iki farklı ekol son yıllarda birbirleriyle çekişiyor; “red pill” ve “woke” akımları. Red pill, yine aynı dönemde çok ses getiren bir film serisi olan “Matrix”teki mavi hap-kırmızı hap sahnesinden esin alan bir isim. 

Özetle erkek hakları savunucuları diyebileceğimiz biraz daha açarsak erkeklerin çağdaşlaşma ile gündeme gelen LGBT+, feminizm gibi akımlarla kamusal alanda ve hukuk sisteminde potansiyel suçlu olarak konumlandırılmaya çalışıldığını savunan ve erkekliğin geçmişte olduğu gibi geleneksel değerlerle eski gücüne kavuşması gerektiğine inanan bu akım cinsiyet ve ırkları yüzünden ezilen topluluklar için uygulanan pozitif ayrımcılığa da karşı.

İsminin kökeni ABD siyahi argosunda uyanmış, aydınlanmış anlamına gelen “woke” kültürü ise tam tersine belki bin yıllardır sürdüğünü savunduğu erkek egemen ataerkil düzene karşı savaşıyor.

Bu savaş sırf feminizm ve kadın hakları için değil ezilen tüm toplulukların haklarını gözetmek üzerine kurulu. ABD’yi ele alırsak kadınlar, Afro Amerikanlar, yerli topluluklar, göçmenler LGBT+ bireyler, hayvan hakları ve çevre politikaları bu akımın üzerinde durduğu ana başlıklar.

Dolayısıyla toplumda vicdani olarak hassasiyet yaratan pek çok konuyu woke akımı sahiplenirken gerçekçi ve materyal odaklı fikrilerin savunuculuğunu da red pill akımı üstleniyor.

Elbette iki akımda da tepki çeken unsurlar var. Red pill hareketin en bilinen sözcülerinden birinin insan kaçakçılığı ve tecavüzle suçlanan Andrew Tate isimli oldukça şaibeli bir internet fenomeni olması çok tepki çekiyor. Üstelik Tate dünya çapında tanınmış olsa da hemen her ülkede ve ülkemizde benzer söylemlere sahip ve yerel internet ünlüleri mevcut.

Öte yandan woke kültüründe ezilen topluluklardan bireylerin işlediği suçlara göz yumulması gerektiğini savunan geniş bir kitle var. Onların bu yaklaşımı da karşıt görüştekilerin sessiz çoğunluğu kendi taraflarına çekmek için en büyük argümanlarını oluşturuyor.

İşte Anlatıcı ve Tyler Durden arasındaki çelişki bu iki akımın temel meseleleri üzerine biçimleniyor, ülkemizde de siyasi ve toplumsal kutuplaşmanın güncel zeminini yaratıyor. Tıpkı 20. yüzyıl boyunca sol ve sağ argümanların siyasetin zeminini oluşturduğu gibi.

Peki sizin siyasi çizginiz hangisi? Mutluluğa ermek için erkeksi güdülerini harekete geçirmek isteyen ve bunun için hemcinsleriyle çıplak elle dövüşler düzenleyen Tyler mı yoksa meditasyon yaparak içsel mağarasına yolculuk yapan Anlatıcı mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

3F’den tek F’ye 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları