Deniz Kavukçuoğlu
Deniz Kavukçuoğlu den_kav43@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ulusçuluk, ulus devlet ve Kürtler (4)

09 Mayıs 2015 Cumartesi

Dünya Savaşı’nın galipleri mağluplar ile hesaplaşmalarını bitirmiş, savaşı kaybeden ülkelere barış antlaşmalarının kabul ettirilmesi süreci tamamlanmış, hesaplaşılmayan tek mağlup Osmanlı İmparatorluğu kalmıştı. Bu da 10 Ağustos 1920 günü Sevr’de gerçekleşti, üç Osmanlı temsilcisi önlerine sürülen anlaşmayı imzaladılar. Ankara’daki TBMM’nin buna tepkisi çok sert oldu. Ankara İstiklal Mahkemesi 1 numaralı kararı ile anlaşmaya imza koyan o üç kişiyi ve Sadrazam Damat Ferit Paşa’yı vatan hainliğiyle suçlayarak idama mahkûm etti. Yunanistan dışında hiçbir devletin onaylamaması nedeni ile Sevr bir anlaşma taslağı olarak kaldı.
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra İtilaf Devletleri 28 Ekim 1922’de TBMM Hükümeti’ni Lozan’da toplanacak olan barış konferansına davet ettiler. İsmet Paşa Dışişleri Bakanlığı’na getirildi ve çalışmalar hızlandırıldı. İtilaf devletlerinin Lozan’a İstanbul hükümetini de davet etmesine tepki gösteren TBMM 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırdı.

***

Lozan görüşmeleri 20 Kasım 1922 günü başladı, Türkiye tarafından 23 Ağustos 1923’te imzalandı ve tüm tarafların onaylarından sonra 6 Ağustos 1924 günü yürürlüğe girdi.
Antlaşmada Kürtleri doğrudan ilgilendiren maddeler şöyledir:
Madde 38: “Türk Hükümeti, Türkiye’de oturan herkesin, doğum, bir ulusal topluluktan olma dil, soy ya da din ayrımı yapmaksızın, hayatlarını ve özgürlüklerini korumayı tam ve eksiksiz olarak sağlamayı yükümlenir. Türkiye’de oturan herkes, her inancın, dinin ya da mezhebin, kamu düzeni ve ahlak kurallarıyla çatışmayan gereklerini, ister açıkta isterse özel olarak, serbestçe yerine getirme hakkına sahip olacaktır.” (…) “Herhangi bir Türk uyruğunun, gerek özel gerekse ticaret ilişkilerinde, din, basın ya da her çeşit yayın konularıyla açık toplantılarında, dilediği bir dili kullanmasına karşı hiçbir kısıtlama konulmayacaktır. Devletin resmi dili bulunmasına rağmen, Türkçeden başka bir dil konuşan Türk uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakımından uygun düşen kolaylıklar sağlanacaktır.”
Madde 39: “Müslüman-olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları, Müslümanların yararlandıkları aynı yurttaş haklarıyla siyasal haklardan yararlanacaklardır. Türkiye’de oturan herkes, din ayrımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşit olacaktır. Din, inanç ya da mezhep ayrılığı, hiçbir Türk uyruğunun, yurttaşlık haklarıyla siyasal haklarından yararlanmasına, özellikle kamu hizmet ve görevlerine kabul edilme, yükseltilme, onurlanma ya da çeşitli mesleklerde ve işkollarında çalışma bakımından, bir engel sayılmayacaktır.”
Lozan Antlaşması’nda 38-45 arasındaki maddelerin katılan tüm devletler ve Milletler Meclisi’nin onayı olmadan değiştirilemeyeceği, T.C. hukukunda ve politikalarında bu maddeler hilafına bir düzenlemenin yapılamayacağı kesin şart olarak konmuştu.

***

Ne var ki Türk hükümeti bu maddelerde ifade edilen yükümlülüklerini yerine getirmeyince Kürt toplumunda kıpırdanmalar görüldü. İngilizlerin de kışkırtmalarıyla 1925 yılının şubatında iki ay sürecek olan Şeyh Said İsyanı başladı. İsyanın sonunda Diyarbakır’daki Şark İstiklal Mahkemesi Şeyh Said ve 47 kişi hakkında ölüm cezası verdi. Cezalar ertesi gün infaz edildi. Ayaklanmayı destekleyen eski Şûra-ı Devlet reislerinden Kürt Teali Cemiyeti reisi Seyit Abdülkadir ve 12 arkadaşı da İstanbul’da tutuklanarak yargılanmak üzere Diyarbakır’a getirildiler. İdam edilenler arasında onlar da vardı.
Biliyorum, konu köşe yazısı çerçevesinden taşarak bir yazı dizisine dönüştü. Fakat konuyu çok önemli buluyorum, Kürt sorunu çözülmedikçe Türkiye’nin evrensel ölçülerde bir demokrasiye kavuşamayacağını düşünüyorum.
Sürdüreceğiz.

.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (28.09.2018) 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları