Deniz Kavukçuoğlu
Deniz Kavukçuoğlu den_kav43@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ulusçuluk, ulus devlet ve Kürtler (10)

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Kürt uluslaşma sürecinde kurulan son partilerden biri de 2008’de kurulan Barış ve Demokrasi Partisi’dir (BDP). Parti kendisini şöyle tanımlamıştır:
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından uluslararası hukuka uygun olarak kabul edilmiş insan hakları, siyasi haklar, sosyal ve ekonomik haklara ilişkin hak ve hürriyetleri benimsemiş ve içselleştirmiş; özgürlükçü, eşitlikçi, barışçı, çoğulcu demokratik devlet anlayışını benimseyen, çokkültürlü ve çok renkli toplumsal yapıyı savunan, her türlü ırkçılığı, ayrımcılığı, emek simsarlığı yapanları, baskı ve despotizmi reddeden, kadın ve çocuk haklarını savunan, demokratik sol kitlesel bir siyasi oluşumdur.”
Bu tanımlama BDP’nin bir “Türkiye partisine” açılımının ilk işaretlerini içermekteydi. Nitekim parti, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Sosyalist Demokrasi Partisi, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi gibi bileşenlerle birlikte Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kuruluşuna katıldı. İlk eş başkanlar Fatma Gök ve Yavuz Önen’di. 27 Ekim 2013’te bu görevleri Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü devraldılar. Geçen yılın 22 Haziran’ında Selahattin Demirtaş ve Atılım gazetesinde yayın kurulu üyeliği ve Sosyalist Kadın dergisinde editörlük yapan, eski Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanı Figen Yüksekdağ partinin eşbaşkanlıklarına seçildiler.
15 Ekim 2012 günü kurulan HDP kendisini şöyle ifade ediyordu:
“HDP, tüm ezilenlerin ve sömürülenlerin; dışlanan ve yok sayılan bütün halkların ve inanç topluluklarının, kadınların, işçilerin, emekçilerin, köylülerin, gençlerin, işsizlerin, emeklilerin, engellilerin, LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel, transgender) bireylerin, göçmenlerin, yaşam alanları tahrip edilenlerin; aydın, yazar, sanatçı ve bilim insanları ile bütün bu kesimlerle birlikte mücadele yürüten güçlerin her türden baskı, sömürü ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve insan onuruna yaraşır bir yaşam kurmak üzere bir araya geldiği, demokratik halk iktidarını hedefleyen bir siyasi partidir.”
BDP ise 11 Temmuz 2014 tarihinde gerçekleşen 3. olağan kongresinde alınan kararla ad değişikliğine giderek Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) adını aldı. Emine Ayna ve Kamuran Yüksek eşbaşkanlık görevlerini üstlendiler. HDP’ye geçen yönetici ve üyelerin BDP/DBP ile organik/ örgütsel bağları sonlandı.
Biraz geriye dönelim ve soralım.
Bir nüfus kesiminin uluslaşma sürecinin son aşaması mutlaka “ulus devlet”, bir başka deyişle “kendi devletini kurma” talebini içermeli midir?
Sosyalist kuram bu talebi “bir hak olarak” mahfuz tutar fakat aynı zamanda çokuluslu toplumlarda emekçi sınıfların birliğini savunur. Bu açıdan bakıldığında baskı altında tutulan ulusun “ayrılma hakkına” başvurması, egemen ulusun ona karşı davranışına bağlıdır. Etnik aidiyet duygusu, başat duygu olmaktan ancak nüfusça az olan etnik grup, nüfusça fazla olan etnik grupla “anayasal yurttaşlık” bağlamında eşitlendikçe ikincilleşir.
Modern toplumlarda sınıfsal bağlar etnik bağlardan daha güçlüdür. Sözgelimi, İstanbul’da yaşayan Kürt kökenli bir holding patronunu Türk kökenli bir holding patronuyla buluşturan aralarındaki ortak çıkar ilişkileridir. Bu gerçek, “esnaf kardeşliği”, “emekçi sınıflar dayanışması”, “işsizlerin ortak kaderi” bağlamlarında da geçerlidir.
Gerek Anayasa Mahkemesi’nce kapatılan yedi “Kürt” partisinin, gerekse Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) hem programatik belgelerinde hem de sözcülerinin söylemlerinde “ayrılmak”, “ayrı bir devlet kurmak” gibi onları “bölücülükle” suçlamayı haklı kılacak ifadelere/ taleplere rastlanmıyor. Denilebilir ki bu partiler meşruiyetlerini yitirmemek için “asıl niyetlerini gizlemişlerdir.” Fakat söz konusu söylemlere ne Abdullah Öcalan’da ne de PKK’nin Kandil’deki üst düzey yöneticileri Cemil Bayık ve Murat Karayılan’da rastlanıyor.
Ellerinde farklı belgeler, veriler varsa okurlarımdan ve dostlarımdan bu konudaki olası bilgi eksikliğimi giderebilmem için bana yardımcı olmalarını dilerim.
Sona yaklaşıyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (28.09.2018) 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları