Deniz Kavukçuoğlu
Deniz Kavukçuoğlu den_kav43@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ulusçuluk, Ulus Devlet ve Kürtler (1)

29 Nisan 2015 Çarşamba

Halkların Demokratik Partisi’nin güçlenmesi, kazandığı özgüvenle önümüzdeki genel seçimlere parti olarak girmeye karar vermesi kamuoyunda bu partiye ilişkin olarak çeşitli tartışmalara yol açtı. Bu tartışmaların bir bölümü “ulus”, “ulusçuluk”, “ulus devlet” kavramları üzerinden yürütülüyor.
Gazetemizde de birçok köşe yazarı bu konularda yazdı, yazıyor. Emre Kongar Hocamızın “Milliyetçilik ve Soykırım” başlıklı altı yazısını ilgiyle okuduk. Orhan Bursalı arkadaşımız da çeşitli yazılarında bu konuları ele aldı.
Konuya Aydın Engin dostumun 22 Nisan tarihli “23-24 Nisan” başlıklı yazısından bir alıntıyla gireceğim: “Osmanlı soyunun değil, halkın egemenliğini kabul eden Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920 günü ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyerek noktayı koymuş, ulus-devletler trenine son anda binmiştir. Daha sonra yeni ulus devletler için İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesi beklenecekti… Altını kalın çizelim. 20. yüzyılın başlarında bir ulus-devlet kurmak ve ideoloji olarak milliyetçiliği benimsemek ilerici, devrimci bir tercih, bir yönelimdi.”

***

Feodal düzenin yer yer çözülerek kapitalist üretim ilişkilerinin yaygınlaşması Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına yol açtı. Kapitalistleşmenin yoğunluk/yaygınlık derecesine göre kapitalist üretim biçiminin ideolojik üstyapısı olan ulusçuluk akımları önce Balkanlar’da doğdu, gelişti. Hedefi ulus-devlet kurmak olan ulusçuluk hareketleri örgütlenerek Osmanlı’ya karşı savaş açtılar. Bu savaşların sonunda Romanya, Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan bağımsızlıklarına kavuşarak ulus-devletlerini kurdular. Balkan bağımsızlık hareketlerinin önderleri Fransız Devrimi’nin ilkelerinden etkilenmişlerdi.
İlk temelleri yine Balkanlar’da atılan Türk ulusçuluğunun önderleri de Fransız Devrimi’nin etkisindeydiler. Bu etkiyi gerek İttihat ve Terakki Fırkasının gerekse Cumhuriyet Halk Fırkası’nın kurucu önderlerinde görüyoruz. Türk ulusçuluğu da doğası gereği kapitalist üretim ilişkilerinin gelişip yaygınlaştığı Trakya’da ve Batı Anadolu’da gelişti.
Ermeni tehciri de son çözümlemede İttihat ve Terakki ulusçuluğunun Anadolu’yu “Türkleştirme” siyasetinin bir sonucuydu. 1902 yılında II. Abdülhamit tarafından uygulama görevi Anadolu Demiryolları Kumpanyası’na verilen Bağdat Demiryolu inşaatı Alman mühendislerinin yönetiminde gerçekleştiriliyordu. Dört bin kilometreyi bulan inşaatta ilk başlarda 6.000 kişi çalışırken bu sayı bir süre sonra 700.000’e ulaşmıştı. Çalışanlar arasında Almanya’da o yıllarda hızla gelişen Alman ulusçuluğunu savunan birçok ustabaşı ve usta vardı. Öte yandan yerli işçilerin ve ustaların büyük bir kesimini de Ermeniler oluşturuyordu. Ermenilerdeki ulusçuluk akımlarının ve bağımsız bir ulus-devlet kurma düşüncesinin ortaya çıkmasında Almanlarla bu ilişkileri önemli bir rol oynamıştı.

***

1923 yılında Lozan Barış Antlaşması’na ek olarak yapılan sözleşme uyarıncaTürkiye ve Yunanistan kendi ülkelerinin yurttaşlarını din esası üzerine karşılıklı zorunlu göçe tabi tuttular. Mersin’in Tarsus ve Anamur ilçesi ve Konya’nın Sille kasabası, Ermenek, Karaman-Madenşehri, Ereğli, Aksaray’ın Güzelyurt ilçesi, Niğde merkez ve köyleri, Bor, Kemerhisar, Ihlara, Malakopi (Derinkuyu), Prokopi (Ürgüp) ilçesi, Alanya ve Yozgat ve ilçeleri, Amasya, Kırıkkale, Keskin ve Kayseri’de yaşayan yaklaşık 193 bin Karaman Türkü Ortodoks dinine mensup olmaları nedeniyle Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldılar.
Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesindeki Müslüman-Türk nüfus ile Türkiye’de İstanbul, İmroz/Gökçeada ve Tenedos/Bozcaada’da yaşayan Ortodoks-Rum nüfus mübadele dışında bırakılmıştı.
Karşılıklı nüfus mübadelesi sonunda Türkiye’nin nüfusu yaklaşık 500.000, Yunanistan’ın nüfusu da 1.200.000 artmıştı.
1915 yılında Ermenilerin, 1923 yılında da Rumların zorunlu göçleri sonucu Türkiye “Türkleştirilmiş”, ülkede az sayıda Hıristiyan ve Yahudi azınlık kalmış, Kürtler ise “Türk” olarak değerlendirilmişti.
Bu noktayı gelecek yazımızda ele alacağız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (28.09.2018) 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları