Deniz Kavukçuoğlu
Deniz Kavukçuoğlu den_kav43@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şiddet (05.08.2012)

05 Ağustos 2012 Pazar
\n

Hamburgda yaşadığım yıllarda çoğunlukla yabancı işçilerin çocuklarının zaman geçirdikleri bir gençlik evinde, haftanın iki günü akşam saatlerinde gönüllü olarak çalışıyordum. Çocukların yarıdan fazlası Türktü. Onları Sırplar, Afganlar, çok az sayıda da olsa Almanlar izliyordu. Kentin Gençlik Dairesi için bu tür evler önemliydi, çünkü kentin görece yoksul semtlerinde başıboş çocukların denetimi, ancak bu tür buluşma merkezleri yoluyla mümkün oluyordu.

\n

Akşamüzerleri eve dayanılması güç bir karmaşa, bir gürültü egemen oluyordu. Bodrum katındaki masa tenisi salonunda ya da üst katlardaki oyun odalarında her an bir kavga patlak verebilir, çocuklar birbirlerinin kafasını yarar, gözünü patlatabilirdi. O saatlerde ev çalışanları dikkatli olmak zorundaydı. İkisi kadın, beş kişiydik, aralarındaki tek yabancı bendim. Görevim, ikinci kattaki oyun odalarında kâğıt, okey gibi oyunlar oynayan çocuklarla ilgilenmekti.

\n

Çocuklar, konuşmalarım, davranışlarım nedeniyle başlarda beni yadırgamışlar, ama daha sonra benimsemişlerdi.

\n

***

\n

Gençlik evindeki temel sorun çocuklar arasında ansızın çıkan kavgalardı. Ne kadar konuşsak, ne kadar anlatsak bu kavgaların önünü alamıyorduk. Sonunda Gençlik Dairesine başvurup bir psikolog göndermelerini istedik. Çok geçmeden çalışma alanı çocuk psikolojisi olan bir uzman gönderdiler. Psikolog bir haftalık gözlemden sonra sorunun kaynağının iletişimsizlikolduğu sonucuna vardı. Çocuklar ne doğru dürüst Almanca ne de anadillerini biliyorlardı. 100-150 sözcüklü dağarcıkları düşündüklerini anlatmaya yetmediği gibi herhangi bir nedenle karşısındakilere duydukları öfkelerini açıklamaya da yetmiyordu.

\n

Bizlerse aralarındaki kavgaların, birbirlerine karşı uyguladıkları şiddetin kaynağını farklı kültürlerden gelmiş olmalarına bağlıyorduk. Bu düşüncelerimizi psikolog arkadaşımıza anlatınca kendisi Gençlik Dairesinden bir sosyolog göndermelerini istedi. O da çok geçmeden geldi. Onun gözlemleri de psikoloğun vardığı sonuçla örtüşüyordu. Ona göre burada farklı kültürden gelmiş olmak belirleyici değildi, çünkü o çocukların neredeyse tümü kentin o semtinde dünyaya gelmiş, aynı okullara gitmiş, aynı sokaklarda büyümüştü. O semt yabancıların toplu olarak yaşadıkları bir yerleşim bölgesi, başka bir deyişle gettoydu. Aileleri farklı ülkelerden gelmiş de olsalar aldıkları temel kültür getto kültürü idi.

\n

Getto yaşamı kendine özgü bir kültür/yaşam biçimi yaratıyordu. Öyle ki getto yaşamı yalnızca o yerleşim bölgesinde kullanılan, başkaları için hiçbir anlam içermeyen sözcükler, kavramlar da üretiyordu. Fakat bu dil bir anlaşma dili değildi, çoğu küfür, hakaret, aşağılama sözcüklerinden oluşan bu özel dilçocukların zaten kısıtlı olan sözcük dağarcığını daha da kısıtlıyordu. Bu nedenle çocuklar düşündüklerini dillerine dökemediklerinden saldırganlaşıyorlar, bir iletişim yolu olarak kaba güce, şiddete başvuruyorlardı.

\n

Uzmanların söylediklerine aklımız yatmıştı.

\n

***

\n

Televizyonlarda, gazetelerde ne zaman bir şiddet haberine rastlasam aklıma Hamburgdaki o uzmanların söyledikleri geliyor. Her gün Türkiyenin dört bir yanından bu tür şiddet haberleri duyuyoruz. Bu olaylarda yer alan insanların çok büyük bölümü kent varoşlarında veya varoşlaşmış/gettolaşmış yerleşim bölgelerinde yoksul ve yoksun koşullarda yaşıyor. Yoksulluk da, yoksunluk da insanlarda öfke birikimlerine yol açıyor, fakat çeşitli nedenlerden ötürü bu insanlar öfkelerini dile getiremiyorlar. Doğal ki onlar yukarıda sözünü ettiğim çocuklardan çok farklı olanaklara, onlardan çok daha zengin sözcük dağarcıklarına sahipler. Ne var ki dağarcıkta var olan, fakat kullanılmayan, kullanmaktan çekinilen, korkulan sözcükler işlevsizleşiyor.

\n

Dilin işlevsizleşmesi sonuçta toplumdaki şiddet gizilgücünün (potansiyelinin) yoğunlaşmasına neden oluyor. Tanık olduklarımızsa bu gizilgücün bireylere yansımasından başka bir şey değil diye düşünüyorum. Bilmiyorum, sizler ne düşünüyorsunuz?

\n

\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (28.09.2018) 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları