Deniz Kavukçuoğlu
Deniz Kavukçuoğlu den_kav43@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Oh, Nihayet...

09 Temmuz 2012 Pazartesi
\n

\n

Televizyonu açtım, rastlantı bu ya, karşımda Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Niğde Üniversitesi camisinin açılışında bir müjde veriyor, Hiçbir üniversite asla mabetsiz olmamalı diyor. Kısa bir soluk aldıktan sonra sürdürüyor konuşmasını: Diyanet İşleri Başkanlığı olarak üniversitelerin artmasından büyük bir mutluluk duyuyoruz. Ama her üniversitemizin kampusunda mutlaka mabet olmalı. Harvard, Oxford, Cambridge gibi dünyanın bütün büyük üniversitelerinin, bütün bölümlerinin kapıları bir mabede açılır. Bu, bütün dünyada böyledir. Şu anda Diyanet İşleri Başkanlığı olarak 38 üniversite kampusunda destek verdiğimiz cami inşaatlarımız var. Üniversitelerimiz ve halkımızla birlikte bunları inşa ediyoruz. Tahmin ediyorum bu dördüncü camimizin açılışı. İnşallah yakın zamanda diğer üniversitelerimizin kampusunda inşa edilen bu mabetlerimizin de açılışını gerçekleştiririz. Bunu çok önemsiyoruz. Hiçbir üniversite asla mabetsiz olmamalı. Öğrencilerimizin böyle zemin katlarda ve izbe mekânlarda ibadet etmeye mahkûm olmaları, bu milletin kültürüne, tarihine ve medeniyetine asla yakışmaz.\n

\n

Heyecanlanmamak elde değil; varsın bu üniversitelerden hiçbiri dünya değer sıralamasında ilk 500e girememiş olsunlar, bu hiç önemli değil, önemli olan Başbakanın direktifi doğrultusunda dindar nesiller yetiştirmek konusunda atılan adımlardır. \n

\n

***\n

\n

Fakat insan yine de o Harvard, Oxford, Cambridge örneklerine takılıyor, çünkü İslam dışındaki dinlerde beş vakit namaz gibi zaman kurallarına bağlı bir ibadet söz konusu değil. Bizde nasıl olacak? \n

\n

Diyelim aylardan ekim, günlerden mübarek cuma günü. Dini bütün profesör üniversitenin tıp fakültesinde patoloji dersinde; elinde neşter bir kadavranın karnını açıyor, çevresinde iki asistanı ve öğrencileri dikkatli gözlerle onu izliyorlar. O saatine bakıyor: 12.40. Öğle ezanının okumasına 16 dakika var. Haydi diyor genç asistanına, onun yardımıyla önlüğünü çıkartıyor, ellerini yıkıyor. Öğrencilerine, Bana yarım saat izin deyip laboratuvardan çıkıyor. İki asistanı ile öğrencilerinin yarısı da peşinde Konya çarşısında dükkânlarını kapatıp peşlerinde kalfaları ve çıraklarıyla yakındaki camiye, Cumaya giden esnaf gibi… \n

\n

*** \n

\n

Operaya mescit açılması gündeme geldiğinde de benzer görüntüleri canlandırmıştım kafamda. Örneğin, Giuseppe Verdinin bestelediği, Francesco Maria Piavenin librettosunu yazdığı ‘La Travatia’ oynanıyor. Henüz birinci perde; Alfredo Germont rolündeki tenor Violetta Valéry rolündeki sopranoya uzunca bir arya ile aşkını ilan etmektedir. \n

\n

Fakat o ne? İzleyiciler arasında bir kıpırdanma başlamıştır. Önce iki kişi, daha sonra beş, derken gürültü patırtı arasında salonun beşte biri boşalır. Oyuncular, orkestra üyeleri, herkes şaşkındır. Kaş göz işaretiyle birbirlerine ne olup bittiğini sorarlar. Neyse, yanıt gelir dini bütün izleyiciler yatsı namazı için mescide gitmişlerdir. Yirmi dakika sonra salona geri dönüş başlar. Bu arada oyunun içine edilmiştir. \n

\n

Suç, Verdi ile Piavenin uzak görüşsüzlüğündedir, 1853 yılında ‘La Travatia’ yapıtına son noktayı koyduklarında 2000li yılların Türkiyesi’nde nasıl hayatlar yaşanacağını öngörememişlerdir. \n

\n

Doğal ki yapılacak en doğru şey opera denen bu abuk sabukluğu ortadan kaldırmak, bale ve tiyatroların özelleştirilmeleri çerçevesinde buna da kalıcı bir çözüm bulmaktır. \n

\n

*** \n

\n

Operaya mescit, üniversitelere cami gibi muştular birbirini izledikçe iktidarın attığı her adımı demokrasiye katkı olarak değerlendiren yandaş kalemler ile ekran soytarıları kucaklaşmakta, aldıkları her muştuya Oh, nihayet!deyip kadeh tokuşturmaktadırlar. \n

\n

Varsın her üniversitenin bir camisi olsun, varsın sanatın her türü iğdiş edilsin, bunların umurunda değildir. Onlar çocuklarını okusun diye Amerikaya gönderirler, ille de opera izlemek isterlerse Milanodaki La Scala, New Yorktaki Metropolitan Opera ne güne durmaktadır? \n

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (28.09.2018) 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları