Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Korkunun Kırılma Noktası
Korku, algılanan bir tehdit sonucunda tetiklenen bir duygu, uyarıcı bir tepki olarak ortaya çıkan yaşamsal bir mekanizmadır. Herkes bilinçli veya bilinçsiz bir biçimde çeşitli korkulara kapılabilir. Tehlike ile karşılaşan bir kişi korkar ve bu korku sonucunda kaçmak için bir tepki oluşturur, ancak nefret ve terör gibi aşırı durumlarda korkan kişi donup kalabilir veya felç tepkisi vermesi de olasıdır.
Baskıcı iktidarlar insanların korkularını derinleştirerek onları yıldırmak, suskunlaştırmak, edilgenleştirmek amacıyla çeşitli yöntemlere başvururlar. Gözaltı, tutuklama, dayak, sis bombaları, biber gazları, tazyikli su gibi uygulamalar bu korkutma yöntemleri arasındadır.
AKP iktidarı da 2002 yılında iktidar olduğundan bu yana giderek artan bir dozda bu yöntemlere başvurmaktadır.
Ne var ki her türlü şiddet kullanımında olduğu gibi korkutarak yıldırma uygulamasının da etkisi kaçınılmaz olan kırılma noktasına (break even point) kadardır. Bu noktadan sonra şiddet beklenen etkiyi göstermez olur. Altı gündür süren Gezi Parkı olaylarında görülen budur; insanlar, şiddet göreceklerini bilerek TOMA’ların, sis bombalarının, biber gazlarının üzerine korkusuzca yürümektedir. Devlet şiddeti etkisini büyük ölçüde yitirmiştir. Devlet şiddeti etkisini yitirdikçe eylemler yoğunlaşmakta, kalabalıklar büyümekte, olaylar ülke geneline yayılmaktadır. İnsanların özgürlüğe, demokrasiye, insan haklarına inancı devlet şiddetine baskın çıkmaktadır.
Altı gündür süren bu kitlesel eylemlerin çıkış noktası Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçlar olmakla birlikte bu, dev bir buzdağının su üzerinde görünen küçük parçasıdır. Suyun altındaki büyük parçayı ise yılların bastırılmış birikimi oluşturmaktadır.
Bu birikimde HES’lerin, planlanan nükleer tesislerin, altın avcılarına peşkeş çekilen, siyanürle zehirlenen toprakların, kirletilen/kurutulan göllerin, dev yapılara kurban edilen/edilecek milyonlarca ağacın öfkesi vardır.
Bu birikimde en masum istekleri nedeniyle gözaltına alınan öğrencilerin, cezaevlerinde çürütülen aydınların öfkesi vardır.
Alkol bahanesiyle kısıtlanmak istenen bireysel özgürlüklerin öfkesi vardır.
Çamlıca Tepesi’ne cami oturtmanın, Taksim Alanı’na Topçu Kışlası dikmenin, İstanbul’u “Osmanlılaştırmanın” öfkesi vardır.
Devlet tiyatro, opera ve balesinin kapatılması öfkesi vardır.
Bu öfke taşmıştır. Bu öfke cin olup şişeden çıkmıştır. AKP iktidarının bu kafayla şişeden çıkan cini yeniden şişeye sokması zor, hatta olanaksızdır.
Dileriz, cini şişeye sokmak gerekçesiyle bir Saddam’laşma, Mübarek’leşme, Kaddafi’leşme, Esad’laşma olayına bu ülkede tanık olmayız.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Bahçeli ile görüşmesini anlattı
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- İhraç talebi ile disipline sevk iddiası!
- CHP'den 'İmamoğlu' çağrısı
- AKP'li başkandan 'torpil' savunması
- 2 çocuk vurulmuş halde ölü bulundu!
- İşte Enes Güran'ın kolundaki ısırık izinin fotoğrafı
- 'Erdoğan' zirvesi sonrası MHP'den bir paylaşım daha!
- 'Bundan 25 gün önce de...'
- Çok konuşulacak 'Kabine değişikliği' kulisi