Deniz Kavukçuoğlu
Deniz Kavukçuoğlu den_kav43@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Keşke Hep İmam Kalsaydı

05 Temmuz 2014 Cumartesi

Başbakan’ın, cumhurbaşkanı adaylığının açıklandığı “malumun ilanı” toplantısında yaptığı konuşmanın ilk bölümünü dinlerken, “Keşke” dedim, “keşke hep imam kalsaydı”.
“Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun. Mülkün sahibi Allah’tır. Zaferin sahibi sadece ve sadece Allah’tır. Bu davayı, bu hareketi, bu mücadeleyi işte bugünlere eriştiren Rabbime sonsuz hamdü senalar olsun. Bu davanın bayraktarlığını yapmış her bir kardeşime Rabbim rahmet etsin, onlardan razı olsun.”
Bu dualar hem muhtevası hem de kelime terkibi muvacehesinden, ancak mektep medrese görmüş, büyük din âlimlerinin, ilim, irfan sahibi ulemanın rahlei tedrisinden geçmiş bir imamı âlinin belagat marifeti seviyesindeydi.
Fakat o, gençliğini vakfettiği talim ve terbiyenin hakkını vermeyip siyaset yolunu seçmiş, bu yolda maalesef ülkesine de ülkesinin insanlarına da yazık etmişti.
İşin vahim olan tarafı, onun sürekli işlediği bu “yazık etme” fiilini daha üst seviyede idame ettirmek bahsindeki kararlılığıydı. Reisicumhur namzetliğine dair irade beyanı bunun işaretiydi. Başvekâlet libası ona dar geliyordu, çünkü önünde daha yazık edeceği pek çok şey vardı.

***

Toplum ikiye ayrılmıştı. Bir yanda yazık yandaşları, öbür yanda yazık karşıtları birbirleriyle sonu belirsiz bir kavgaya tutuşmuşlardı.
Yazık yandaşları Başbakan’ın irade beyanında açıkça görüldüğü gibi devletin en üst katında Türkiye tarihinde benzeri görülmemiş bir imamet-siyaset bileşiminin özlemi içindeydiler. Bu özlemlerinin gerçekleşmesi durumunda “zafer” ilan edilecek, onun sözleriyle, bu “zaferin sahibi sadece ve sadece Allah” olacaktı.
Durum böyle olunca 10 Ağustos’ta toplumun yarısının “Allah” yolunda sandığa koşacağını söylemek de pek yanlış olmayacak.
Yazık karşıtlarının durumları ise oldukça karışık! Bir grup sandık sonuçlarından umudunu kesmiş, nasıl olsa “o” kazanacak, bari “bizden biri”ni aday gösterseydik de yiğitlik bizde kalsaydı görüşünde. Ortada “bizden biri” aday olmadığına göre bu grubun sandığa gidip gitmeyeceği konusunda bir şey söylemek kolay değil.
Daha büyük bir grup ise ne yapıp edip Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığı’na giden imamet- siyaset yolunu kesmek niyetinde; ne var ki bu niyetlerini kitle seferberliği konusunda henüz somut olarak ortaya koyamıyorlar.
Üçüncü karşıt grup olan HDP/BDP kitlesinin ise kendi adayına oy vereceği kesin.

***

Dünya siyaset tarihinde “reel politika” denen bir uygulama var. Koşulların olumsuzluğuna karşın mutlak bir başarıya gereksinimin varsa seninle aynı amacı paylaşanlarla uzlaşma yolunu arayacak, gerektiğinde belli ölçüde ödün vermeye razı olacaksın!
11 Ağustos sabahı eğer Başbakan’ı Cumhurbaşkanlığı makamında görmek istemiyorsan reel politik davranacaksın. Bu olasılığın Cumhuriyetin ve aydınlanmanın birikimlerine, tarihsel kazanımlarına, ülkeye, toplumuna, bireylerine, doğasına, uluslararası ilişkilerine yazık etmek anlamına geleceğine inanıyorsan, ama “bizden biri” adayın da yoksa o zaman seninkine benzer amaçla yola çıkan ve başarıya en yakın konumda olan “başka bir” adaydan oyunu sakınmayacaksın.
Durum bu! Evet, keşke hep imam kalsaydı, ama kalmadı. Şimdi en tepemize yerleşmek istiyor. Yerleşebilir mi, yerleşemez mi? Bu sorunun yanıtı doğrudan doğruya bize bağlı.
O zaman?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (28.09.2018) 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları