Deniz Kavukçuoğlu
Deniz Kavukçuoğlu den_kav43@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

GÖRÜŞGörüş Mesafesi Kısaldı

08 Şubat 2012 Çarşamba
\n

Çelik KURDOĞLU

\n

Avrupa üzerinde odaklanan ekonomik kriz ilkbahar havası gibi, kâh gri bulutlar çöküyor, kâh güneş kendisini gösterir gibi oluyor. Son haberler Yunanistana borç verenlerin tavırlarını yumuşatmaya meylettikleri yönündeydi. İtalyada borçlanma maliyetleri bir türlü güven verici istikrara kavuşamıyor.

\n

London Times yazarı Anatole Kaletsky sorunun çözümünü, Almanyanın Avroyu terk etmesini, böylece AB para sisteminin Alman Merkez Bankası disiplininden kurtulmasında buluyor.

\n

The Economist dergisinin yıl sonu sayısında ABDde din ve inanç konusunu ele alan bir inceleme yayımlandı. Thomas Jeffersonla başlayarak siyasi liderlerin laiklik konusundaki düşüncelerini inceleyen bu yazının bir bölümünde, 1789-1795 yılları arasında Başkan George Washingtonun Hazine Bakanı olan Alexander Hamiltonun önemli başarısının ABDde bir Merkez Bankası kurulmasını sağlamak olduğu, 1801-1809 yılları arasında başkanlık görevini üstlenen Thomas Jeffersonun ise eyaletlerin haklarını korumaya öncelik verdiği ifade ediliyor.

\n

AB, ABDnin 200 yıl önceki başarısını henüz tekrarlayamadı. Ama AB ülkeleri neredeyse elli yılda ulaştıkları ekonomik birlikten vazgeçebilirler mi? AB 27 ülke için ne ifade ediyor? Bazı okurların rakamdan hoşlanmadıklarını bilmeme rağmen düşünmemize yardımcı olacağı için bazı sayısal örnekler vermekten kendimi alıkoyamıyorum

\n

ABnin en önemli ekonomik gücü olan Almanyanın 2010 yılındaki toplam ticareti, aynı yıl yaratılan katma değerin yüzde 85ine eşit. Almanya ürettiği katma değerin üçte ikisini AB ülkelerine ihraç ediyor, onlardan yaptığı ithalat ise toplam ithalatının yüzde 56sı kadar.

\n

Kıyaslamalara Kuzey AB ülkeleri ile devam edersek, Danimarkanın 2010 yılında toplam ticareti bu ülkede yaratılan katma değerin yüzde 96.9una eşit. Bu rakamın üçte ikisi kadar ihracat AB ülkelerine yapılıyor, aynı ülkelerden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 70.5i kadar. İsveçin durumu Danimarka gibi. Finlandiyanın 2010 yılında dış ticareti, üretilen katma değerin yüzde 79.8i kadar. Bu ülkenin AB bağımlılığı biraz daha az, ihracatın yüzde 55i ABye, ithalatın yüzde 54.9u ABden. Rusya Federasyonu tarihi olarak Finlandiyanın önemli ticaret ortağı. Üstelik kuzey AB ülkeleri küresel rekabet gücü endeksinde ilk sıralarda yer alıyorlar.

\n

Norveçin 2010 yılında dış ticareti gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 72.6sı kadar ve ihracatın yüzde 81.2si AB ülkelerine yapılıyor, ithalatın yüzde 63ü ABden. Bu ülkenin özelliği önemli doğalgaz zenginliğine sahip olması. Nihayet Hollandada 2010 yılında dış ticaret katma değerin yüzde 138 kadar, ABnin ihracat içindeki payı yüzde 74.6, ithalat içindeki payı ise yüzde 55.3 mertebesinde.

\n

Bu rakkamlar ABnin tüm üyeleri arasında önemli bir karşılıklı bağımlılık bulunduğunu gösteriyor. Kuzey AB ülkeleri arasındaki bağımlılık daha fazla, bunun bir nedeni bunların görece küçük ülkeler olmaları. Bir ülkede iç pazar büyüdükçe, dış ticaretin payı azalıyor. Almanyanın durumunu bu açıdan da değerlendirmekte yarar var, 80 milyon pazara rağmen katma değerin yüzde 85i kadar ticaret yapıyor. Almanyanın istese de ABden vazgeçmesi olası değil.

\n

Türkiye bu tablonun neresinde yer alıyor? Dış ticaretimiz toplam katma değerin yarısı kadar ve bunu yarısı ABye gidiyor. İhracatın altıda biri kadar bir büyüklük otomotiv sanayi kaynaklı ve bu imalatın yüzde 40ı kadar girdi ithal ediliyor. Bu bağımlılık 1995-2005 arasında yüzde 70 artmış ve bu süreci kontrol eden de, Avrupalı araç üreticileri. Aslında bu da doğal ve AB her zaman Türkiyenin en önemli pazarı olacaktır, önemli olan bu pazara yapılan ihracatın katma değer içeriğini yükseltmek, bunun için gerekli üretim ve iş modellerini kurabilmektir. Ekonominin kamu bütçesi tarafında sorun gözükmüyor, katma değeri yükseltmek üzere adım atılması gereken alan Türk endüstrisidir.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (28.09.2018) 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları