Deniz Kavukçuoğlu
Deniz Kavukçuoğlu den_kav43@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Geriye Dönüp Bakmak

16 Ocak 2013 Çarşamba


\n

Ünlü İtalyan sinema yönetmeni Federico Fellini’nin “Tatlı Hayat (La Dolce Vita)” filmini bir kez daha izledim. Fellini’ye 1960 yılında Altın Palmiye ve New York Film Eleştirmenleri ödüllerini kazandıran bu filmde İtalyan “ekonomik mucizesi”nin doruk noktasına çıktığı yıllarda yitirilen toplumsal ve insani değerler anlatılır. Konu, çok satışlı bir bulvar gazetesinde çalışan yazar Marcello Rubini’nin (Mercello Mastroianni) günlük yaşamı çevresinde döner. Yazar, çevresindeki yozlaşmayla “mükemmel” bir uyum kurmuştur; öyle ki bu yoz yaşamın parçası olarak yazmak onun için bir sorun oluşturmaz.
Filmin başlangıç ve son sahnelerinde ahlaksal çöküşün İtalya’ya getirdiği sonuçların altı çizilir; 1265-1321 yılları arasında yaşamış,
“İlahi Komedya”nın yazarı İtalyan ozan ve politikacısı Dante Alighieri’ye göndermeler yapılır. 1950’li yılların ikinci yarısı İtalya’da faşizmin yeniden hortladığı yıllardır.
Fellini, yönettiği tüm filmlerinde yoksulların acılarını dile getirmiş, yükselen burjuvaziyi eleştirmiş, toplumsal yozlaşmaya dikkat çekmiş,
“La Strada/Sonsuz Sokaklar” (1954), “Le Notte di Cabiria/Cabiria’nın Geceleri” (1957), “Otto Mezzo/Sekiz Buçuk” (1963) ve “Amarcord /Amarcord” (1973) ile dört kez “En İyi Yabancı Film” Oscar ödülüne layık görülmüştür.

\n

***

\n

Federico Fellini, başta Fransız meslektaşı François Truffaut ve İspanyol meslektaşı Luis Bunuel’le birlikte II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa sinemasında ortaya çıkan ve sisteme başkaldıran dalganın öncülerindendi. Bu adlara yine bir İtalyan olan Pier Paolo Pasolini de eklenebilir.
Onlar yaşadıkları dönemin ressamları, yontucuları, tiyatrocuları, müzisyenleri, yazarları ve şairleriyle Batı’daki
‘1968 Baharı’nın sanatsal, estetik zeminini oluşturdular.
Benzer gelişmeler Türkiye’de de yaşandı.
Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Zeki Ökten, Şerif Gören, Yılmaz Güney gibi yönetmenlerimiz değerlerini günümüzde de koruyan “büyük” filmler ürettiler. Tiyatromuz senarist, yönetmen ve oyuncularıyla 1960’lı yılların ikinci yarısından 1970’lerin sonuna kadar altın çağını yaşadı. Şairlerimiz, yazarlarımız birbirinden değerli ölümsüz yapıtlar ürettiler.
Bugün eğer dünyada ve ülkemizde her türlü yozlaşmaya karşı durabiliyorsak onları iyi anlamaya çalışmış olmamızdan, onlardan çok şey öğrenmemizdendir.
Farkındayım, bu, zamansız bir yazı oldu. Kimi okurlarım, bu konu da nereden çıktı diye sorabilirler.
Doğrusu ben de bilmiyorum; herhalde nerede ve neden orada durduğumuzu anlamak için arada bir geriye dönüp bakmanın anlamlı olacağını düşündüğümden olacak.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (28.09.2018) 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları