Deniz Kavukçuoğlu
Deniz Kavukçuoğlu den_kav43@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Çetin Altan’ın ardından

24 Ekim 2015 Cumartesi

Ölüm haberini aldığımdan hemen sonra Facebook’taki sayfama bir fotoğrafıyla birlikte aşağıdaki yazıyı koydum.
ÇETİN ALTAN’I YİTİRDİK -Büyük kalem ustalarından gazeteci -yazar  Çetin Altan’ı (20.06.1927-22.10.2015) yitirdik. Benim Türkiye İşçi Partisi’den yoldaşımdı. Akşam gazetesindeki yazıları ve TBMM’de TİP milletvekili olarak (1965-1969) verdiği mücadeleyle bizim kuşağın gençlerinin sol yönde bilinçlenmesine önemli katkılarda bulundu.
İlerleyen yıllar içinde değişen düşünceleri nedeniyle kendisine zaman zaman eleştiriler yöneltmiş olsam da yazılarını ilgi ve beğeni ile okuduğum bir yazardı.
Torunlarıma bırakmak istediğim Türkiye, bu Türkiye değildi’ diyen yazar, yine kendi sözleriyle ‘bu ülkede demokrasiyi göremeden’ aramızdan ayrıldı.
Yakınlarına, okurlarına, basınyayın dünyamıza başsağlığı diliyorum,
Toprağının üzerinden ışıklar hiç eksik olmasın.”

***

Bu yazı kısa bir sürede 325 beğeni aldı, 96 kişi tarafından paylaşıldı, üzerine 5’i olumsuz, 63’ü olumlu yorum yapıldı.
Bunları niçin yazıyorum?
Sözünü ettiğim 5 olumsuz yorum içinde öyle galiz söylemler vardı ki okurken utandım. Üstelik bunu “solculuk” adına yapıyorlardı.
Yukarıdaki alıntıda da belirttiğim gibi 1980’lerle birlikte Çetin Altan da neo-liberal rüzgârların etki alanına girmiş, Akşam gazetesindeki yazılarında, Türkiye İşçi Partisi milletvekili olarak bulunduğu TBMM’de savunduğu sosyalist düşüncelerden uzaklaşmıştı.
Fakat bizim geleneğimizde “ahde vefa” denilen bir sadakat anlayışı vardır. Çetin Altan, sosyalizmi savunduğu dönemde bize yol gösteren, bilinçlenmemize katkıda bulunan, mücadele azmimizi güçlendiren bir aydındı. Bunları unutabilir miyiz?
Bunların da ötesinde mükemmel bir yazı insanıydı Çetin Altan. Yazarak yaşadı. Ardında binlerce köşe yazısının yanı sıra 6 roman, 1 şiir, 2 öykü, 8 oyun, 4 anı, 2 gezi kitabı bıraktı.
Yaşamının her evresinde bir demokrat olarak kaldı.

*** 

Her insan gibi Çetin Altan da eleştirilebilir. Ne var ki eleştirmek çirkinleşmek, çirkefleşmek, küfre başvurmak değildir. Eleştirinin de bir adabı, bir üslubu vardır.
Özellikle “solcuların” buna dikkat etmeleri gerekir. “Solcuların” bugün yıllar içinde aşınıma uğrayarak mikro düzeye gelmelerinde bu yakışıksız dilin önemli bir payı vardır.
Bırakalım nefret diline başkaları başvursun. Bizler bu dilden uzak duralım. “Türkiye solu”nun geçmişten günümüze düştüğü belirleyici hatalardan biri de mücadele ettiğimiz cepheyi küçülten değil, tam tersine büyüten bu dil olmuştur.
Sosyalist solun bugün yaşadığımız zor ve boğucu dönemde siyasal yaşamda Halkların Demokratik Partisi’ndeki sol bileşenler dışında hiçbir ağırlığının olmamasının nedenleri üzerinde düşünmek gerekmiyor mu?
Düşünelim derim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (28.09.2018) 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları