Deniz Kavukçuoğlu
Deniz Kavukçuoğlu den_kav43@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Aydınlıktan Karanlığa (3)

11 Ekim 2014 Cumartesi

Pozitif bilimler gibi Endülüs-İslam düşünürlerinin Avrupa’da felsefenin gelişmesine de önemli etkileri olmuştur. Avrupa, eski Yunan felsefesiyle Müslüman felsefeciler aracılığıyla yeniden buluşma olanağı bulmuştur. İspanya’da yetişmiş İslam felsefecileri arasında Zaragoza doğumlu akılcı (rasyonalist) düşünür İbn Bacce (ö. 1138), İbn Bacce’nin öğrencisi Granada doğumlu hekim ve düşünür İbn Tufeyl (1106-1185) ve Cordoba doğumlu ünlü Aristo yorumcusu İbn Rüşd’ü (1126-1198) sayabiliriz. Batı’da Aristo’nun mirasının yeniden keşfedilmesi, İbn-i Rüşd’ün eserlerinin 12. yüzyıl başlarında Latinceye çevrilmesiyle başlamıştır. İslam tasavvufunda büyük bir yeri olan İbn Arabî de (1165-1240) Endülüslüdür.
Müslüman olmamakla birlikte ortaçağın en büyük Yahudi felsefecisi, Cordoba doğumlu İbn Meymun’u (1135-1204) da bu çerçevede anmak gerekir.
13. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Endülüs’ün düşünce yaşamında görülen gerilemenin bu felsefecilerin artık hayatta olmaları gibi çok sayıda emirliklere bölünmüş İslam toplumundaki çözülmenin de etkisi olmuştur. Fakat esas belirleyici olan İmam-î Gazali’nin geliştirdiği akımdır.
                                                                 ***
 Horasan’ın Tus kentinde doğan Gazali (1058-1111), “İhya-i Ulum ud-Din” (Din Bilimlerinin Dirilmesi) kitabında, akıl yürütmeye dayalı eğitim ve öğretimin, din duygularını öldürdüğünü iddia ediyor, bilimsel düşüncenin egemenliği kırılmadıkça dinsel duyguların dirilmeyeceğini savunuyordu. Kitabında genç Müslümanlara şöyle seslenmişti: “Ey oğul! Elinden geldiğince, hiç kimse ile herhangi bir konuda düşünsel tartışmaya girişme! Çünkü düşünsel tartışma, birçok yıkımlara neden olur. Zararı yararından büyüktür. Çünkü düşünsel tartışma ikiyüzlülük, kıskançlık, büyüklenme, düşmanlık, böbürlenme gibi çok kötü huyların kaynağıdır.”
“Tahafüt’ül-Felasife” (Filozofların Tutarsızlığı) adlı kitabında da felsefenin gereksizliği ve zararı üzerinde durmuştu. “…Akıl ile inancı uzlaştırmaya çalışmak boşunadır. Akıl ile inancın karşıtlığını kabul etmeyen düşünürler, kaçınılmaz olarak hakikatten uzaklaşacaktır. Tanrı’yı akıl ile açıklamaya çalışmak, Tanrı’yı yadsımaktır. Neden-sonuç ilişkisinin araştırılması, Tanrı’nın iradesini inkâr sonucunu verebilir. Akıl ve felsefe sorularına yanıt bulmaya çalışırken çelişkiye düşüldüğüne göre hakikate ulaşmak imkânsızdır.”
                                                                 *** 
Gazali, akla dayalı düşünceye şöyle karşı çıkıyordu:Aristo’nun felsefesini aktarırken, hem bu filozofları hem de onların İslam filozofları arasındaki İbni Sina ve Farabi gibi yandaşlarını imansızlar olarak addetmeliyiz… Örneğin bir parça pamuğun ateşle yandığını ele alalım. İnançsız düşünürler, pamuğu yakan şeyin ateş olduğunu söyleyeceklerdir. Bunu inkâr ediyor ve diyoruz ki: O pamuğu yakan ateş değil, pamuktaki siyahlığı ve kısımlarının ayrışmasını yaratan Tanrı’dır. Çünkü ateş, bir eylemi olmayan cansız bir şeydir; ayrıca ateşin yanmanın aracı olduğunu gösteren ne gibi kanıt vardır ki? Gerçekte Tanrı’dan başka bir neden yoktur, pamuğu yakan Tanrı’dır.”
Konuyu gelecek yazımızda noktalayacağız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (28.09.2018) 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları