Deniz Kavukçuoğlu
Deniz Kavukçuoğlu den_kav43@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Arap Dünyasında Değişen Bir Şey Yok

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Önce Irak, sonra Suriye, daha sonra Mısır… Kan gövdeyi götürüyor. Neden bunca ölüm, diye soracak olsanız alacağınız yanıt hep aynı oluyor: Demokrasi!

Ne var ki Arap dünyasındaki bu kan banyosundan diri çıkıp ister silah zoruyla, ister seçim yoluyla toplumun başına çöreklenen kim olursa olsun, her defasında uygulanan rejim yeni bir despotizmden başka bir şey olmuyor.
Bu da çok doğal, çünkü Arap toplumları
“demokrasi” nedir, bilmiyorlar. Tanımamışlar, hiç yaşamamışlar. Ayrıca demokrasi, kadın-erkek eşitsizliğinden başlayarak İslam inancının özüyle de bağdaşmıyor. Dolayısıyla öngörülebilir bir gelecekte bu toplumlardan hiçbirinin evrensel anlamda bir demokrasiyi yaşama şansı bulunmuyor.
Tüm Arap ülkelerinin anayasalarında devletin bir
“İslam devleti olduğu”, yürürlükteki yasaların da “İslam hukukundan kaynaklandığı” yazıyor.
Müslüman Arapların demokrasinin vazgeçilmezi olan
“laiklik ilkesini” benimsemeye niyetleri yok; laikliği bir sapkınlık, İslama bir ihanet olarak değerlendiriyorlar.

 

***

 

Biz, yatıp kalkıp Mustafa Kemal Atatürk’e şükredelim ki laiklik ilkesi onun kararlılığı sonucu anayasamızın vazgeçilmezlerinden biri olmuştur.
Anımsayalım: Aydınlanma devrimimizin temel taşı olan laiklik, 3 Mart 1924’te hilafetin ilgası ve Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin kapatılması ile başlatılmış, 8 Nisan 1924’te 469 sayılı yasa ile şeriye mahkemeleri kapatılmıştı. Bunu 4 Ekim 1926’da Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilerek ek 864 sayılı Tatbikat Kanunu ile Mecelle’nin lağvedilmesi izlemiş, böylece laiklik devrimi hukuksal ve kurumsal bütünlüğe kavuşturulmuştu.

 

***

 

Yukarıda demokrasi, İslam inancının özüyle bağdaşmıyor demiştim. Bir süredir bu bağdaşmazlığa giderek büyüyen boyutlarda ülkemizde de tanık oluyoruz. Temel ideolojik referansı İslam olan iktidar partisi, eline geçen her olanakta laik demokrasimizin kazanımlarından bir parça daha eksiltiyor. Laikliğin demokrasinin vazgeçilmezi olduğu gerçeğini bir türlü içine sindiremiyor. Topluma, Sünni-İslam yaşam biçemini dayatabilmek için elinden geleni ardına koymuyor. AKP yöneticileri, milletvekilleri, yandaş din adamları, yazarlar Sünni-İslamı bir siyaset malzemesi ve kendilerinin dışında olanları aşağılama aracı olarak kullanıyorlar.
Biri kadın gazetecilerin apış aralarından, bir diğeri sokağa çıkan hamile kadınların terbiye bozukluğundan, bir diğeri parkta el ele oturan gençlerin ahlak düşkünlüğünden, bir başkası da her içki içenin sütü bozuk bir alkolik olduğundan söz ederek saflarını çoğaltmak çabasına girişiyor.
Bir gün gelip bu aşağılanan insanlar
“Artık yeter!” diyerek sokaklara döküldüklerinde iktidar sahipleri tarafından bu kez de marjinallikle, çapulculukla suçlanıyorlar.

 

***

 

Sünni-İslami bağnazlık iktidarın dış politikasını da yönlendiriyor. Tek “Müslüman Kardeşler” (İhvan) olsun da nasıl olursa olsun mantığı Türkiye’yi Suriye, Mısır bataklıklarına sürüklüyor. AKP iktidarının kendisi de demokrasiyi son durağı iktidar olan bir tramvay olarak değerlendirdiğinden, onun parlamentarizmin dışında da bir olgu olduğu gerçeğini aklına getirmiyor.
Bu gidişle getirmeyecek de!
Öyleyse iş bizlere düşüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (28.09.2018) 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları