Cüneyt Arcayürek

Uyutma Siyaseti...

23 Ağustos 2014 Cumartesi

Örgütü, bir dediğini iki etmeyen Meclis grubunu, partiye yön veren kararları alan kurulları, üyelerini ve tabii önemsemediği medyayı, muhalefeti, aylarca kafasındaki genel başkan ve başbakanı arıyor gibi...
… aşağıdan yukarıya sözüm ona istişare toplantılarıyla pek güzel oyaladı, uyuttu.
Halkı da adam ülkenin ve partinin geleceği için ne denli duyarlı diye parmak ısırtacak kadar hayran bırakmak için bu toplantıları genel başkan ve başbakanı açıklayacağı gün, son saatlere kadar sürdürdü. Büyük maharetle aday adını partisinin hemen her kadrosundan, örgütten, kamuoyundan ve halktan gizledi.

***

Bir dediğini iki etmeyen bakanlarına, partisi yetkililerini uyutmak için başbakanlık yapacak pek çok arkadaşım var, diyordu.
Örneğin Bülent Arınç, Beşir Atalay gibi parti içinde söz sahibi ağır topların; A. Gül’ü RTE’den sonra partiyi olası krizlerden çekip çevirecek yegâne aday göstermelerine.. henüz Cumhurbaşkanı ile bu konudaki görüşmelerini kendine göre bir sonuca bağlayamadığı için sesini çıkarmadı.
Hatta Gül adını o da kabul ediyormuş gibi bir tavır takındı.
Oysa tamamen rol kesiyor; partiden halka kadar hemen her çevreyi bal gibi uyutuyordu ve...
Hiçbir çevre o günlerde de bugün de RTE’nin asıl amacına varabilmek için uyutma stratejisi uyguladığının ya farkında değildi ya da korkudan veya vurdumduymazlıktan ne sorabiliyor ne de sesini çıkarabiliyordu.

***

Gül’le hükümet ve devleti yönetim politikalarında zaten anlaşamıyordı.
Zira Gül partinin kuruluş felsefesine koşut bir siyaset, örneğin parlamenter sistemi savunuyor. Oysa RTE, Gül’ün yalnız bu konuda değil, pek çok konudaki açıklamalarına karşıydı.
Bir zamanlar içtikleri su ayrı gitmeyen kardeşler, birden zıt kardeşler oluverdiler.

***

Medya mı? Ah benim bu konuda yaralı yüreğime hiç sormayın.
Medya RTE’nin uyutma stratejisini çaksa bile yazacak, soracak hali mi var?
RTE yerine aday diye artık alay konusu olan rüşvet olaylarının başrolündeki isimleri, hele muhteremin dokunulmaz oğlunu başbakan adayı gösterdi diye değerli yazar Yılmaz Özdil kardeşimin gazetesinden kopması olayını izledikten sonra.. kıyıda köşede kalmış birkaç gerçekleri yazanlar bile RTE’nin uyutma siyaseti istişare siyasetinin gerçek yüzünü gördükleri, içeriğini bildikleri halde elbette yazmadılar.

***

RTE, artık kamuoyunu uyandırma zamanının geldiğine karar verdi ve sözüm ona genel başkan ve başbakan adayını saptamak üzere son defa bu konuda son kararı vereceği sanısını yarattığı MYK mi her neyse adı, o kurulu topladı ve...
...Ahmet Davutoğlu’nu sanki günlerce önce kendinden sonraki genel başkan ve başbakanlığa münasip görmemiş gibi.. bu heyette son defa tartıştı...
Saatler sonra yaptığı aday adını açıklayacağı toplantıdaki konuşmada, alkışlar arasında aylarca hemen her çevreyi nasıl uyuttuğunu ayrıntılarıyla anlattı.
Davutoğlu zaten önceden bildiği adaylığının ilanından sonra siyaseten ve kişisel ilişkiler açısından RTE’ye bağlılığını neredeyse ilanı aşk edercesine kısa bir konuşma ile yineledi.
Aklı başında gelişmeleri partisiz bir yaklaşımla izleyenler, RTE ve Davutoğlu’nu dinledikten sonra yönetim biçimi ve uygulamalarda ne değiştiğini sorar oldular.
Ali gitti, benzeri bir Veli geldi diyenler de oldu. Kapalı, türbanlı bir başbakan eşi gitti, daha genci, ama kapalı türbanlı bir başbakan eşi geldi diyenler de...
Bugün söylenmese, şimdilik yazılmasa da pek çok kimsenin özel sohbetlerde biribirine söylediği aslına uygun benzetme, gerçeğin ta kendisi.

***

O gerçek de şu:
Bır zamanlar bayan başbakanı Çiller’e zamanın Genelkurmay Başkanı “şak diye ne söylerse, tak diye yaparım” diye bağlılığını ifade etmişti ya...
...artık müstakbel genel başkan ve başbakan Davutoğlu’nun da sevgili Cumhurbaşkanı RTE şak diye ne emrederse, tak diye yerine getireceğinin altı çiziliyor.
Kısacası şak-tak yöntemi sivilleşti!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Viraj ustası 10 Mayıs 2015
Ya sen nesin? 9 Mayıs 2015
Anlamaz 8 Mayıs 2015

Günün Köşe Yazıları