Cüneyt Arcayürek

RTE’nin ‘İstikbal’ Mücadelesi…

25 Şubat 2014 Salı

Hiç kuşku yok; MİT’i yeni yetkilerle donatan yasa teklifi, en az internet ve HSYK yasaları kadar, yeni yetkiler irdelendiğinde hatta bu iki yasadan da daha fazla üzerinde durulmasını gerektiriyor.
Teklif dikkatle incelendiğinde; topluma, bireylerin yaşamına ne getirip ne götürdüğünün açıkça ortaya konulmasını zorunlu kılan içerikte.
Üstelik teklif; RTE’nin tek başına iktidar olduğu bir dönemde, demokrasiden oligarşiye hızla geçildiğini artık dünyada duymayanın kalmadığı bir dönemde yasalaşıyor.
Daha önce Milli Emniyet (MAH) diye anılan MİT’i, Cumhuriyet döneminde, Adnan Menderes dahil hiçbir başbakan siyasal amaçları doğrultusunda kullanmadı.
MİT’i doğrudan yönetmeye o denli heveslidir ki Başbakan, bugüne kadar hiçbir başbakanın aklına gelmeyen bir görevi üstlenmeyi yasa teklifine koydurdu.
Şayet RTE’nin Milli İstihbarat Koordinasyon Başkanlığı’na başkanlık etmesini içeren maddeye parlamento içi ve dışı muhalefetin kesin karşı çıkışı olmasaydı, Başbakan…
...bu yasayla üstelik operasyon yetkisi de olan Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu’na başkanlık edecekti.
Sanki iktidar, yoğun muhalefet nedeniyle Başbakan’ın koordinasyon kuruluna başkanlığını sağlayan o maddeyi geri çekti. Oysa…
…RTE tek başına iktidarda kaldığı sürece bu kurula ha başkanlık etmiş ha etmemiş, kıymeti harbiyesi olmayan göstermelik bir davranıştan öteye bir anlam ifade etmiyor.
Zira öyle bir düzen kurdu ki RTE, MİT Müsteşarı’nı bağımsız yargının bile ifadeye çağırmak için RTE’den izin alması gerekiyor.
Kurula başkanlık etmeyecek ama emrinde olan MİT Müsteşarı ve kurula üye bakanlarına vereceği talimatlarla bal gibi servisin bütün olası operasyonlarını yönlendirecek.

***

Zaten gizli servis yasası çıktığı ilk günden beri; “devletin bütün daire ve kurumları” MİT’e hizmet etmekle yükümlü hale getirilmişti.
Darbeler ve Gizli Servisler kitabımın 1989 yılındaki ilk baskısında MİT’in bünyesel çalışmalarını saptayan “MİTin her yerde gözleri var” ara başlığındaki uzun bölümde şunlar yazılı:
“Devlet daireleri ve resmi kurumlar kendi kaynaklarından elde ettikleri milli güvenlikle ilgili haber ve istihbaratı zamanında MİT’e bildirmek ve hizmetin yerine getirilmesi sırasında bu örgüt mensuplarına gereken her türlü yardım ve kolaylığı göstermek zorundaydı. (644 sayılı MİT yasası, madde 5)”
MİT’in görevlerini yerine getirirken kullanacağı yetkileri saptayan yasa teklifinin 3. maddesinin ‘a’ fıkrası şöyle diyor:
“Milli güvenliğin ve ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde yerli ve yabancı her türlü kurum ve kuruluş ile, örgüt veya oluşumlar ile, kişilerle doğrudan ilişki kurabilir, uygun koordinasyon yöntemlerini uygulayabilir.”
Yasaya eklenen bu ve benzeri fıkralarla daha önceki sözünü ettiğim MİT yasasından elbette daha geniş yetkilerle MİT’in donatılması dışında hiçbir fark yok.
Hatta bu fıkra ile MİT; Başbakan’ın “mili bütünlüğü sarsan, ülke yararlarına saldıran, darbe” diye nitelediği, paralel yapıya mensup, devlet bünyesine sızan cemaat mensuplarını saptayıp temizleme görevini de pekâlâ üstlenebilir.
Ne var ki bu teklifle diğerleri arasındaki önemli fark; bu teklifin yasalaşmasından sonra; “Başbakan isterse MİT aracılığıyla insanların ‘özeline’ ulaşabilecek”, operasyon yapabilecek…
…MİT mahkeme kararı olmadan her türlü dinlemeyi yapabilecek, resmi ve özel kuruluşlardan ve bankalardan bilgiyi alabilecek…
…savcılar rüşvet ve yolsuzluk konusunda herhangi bir ihbarı önce MİT’e (yani MİT’in doğrudan bağlı olduğu Başbakan’a) bildirecek ve tabii işlem yapabilmek için izin alacak!
Kısacası Başbakan, gizli-açık bütün istihbarat servislerinin başı oluyor.

***

Doğal olarak şu soru soruluyor ve yanıt aranıyor:
Başbakan şayet pek hevesli ise, başbakanlığı bırakarak Çankaya’ya çıkmayı istiyorsa; HSYK’yi ve şimdi gizli servisi hükümetin emrine alacak bu yasaları çıkarmakta neden ısrar ediyor?
Bu soruya yanıtı herhalde 31 Mart günü alacağız.
Zira Başbakan 30 Mart yerel seçimini ülkenin “istiklal mücadelesi” diye tanımlıyor ama aslında 30 Mart RTE’nin kendi “istikbal savaşı”…
Sandıkta bırakın beklediği yüzdeyi bir yana, AKP oylarında olası düşüş; RTE’nin “istikbalini” yani siyasal yazgısını çizecek!
Üç dönem vekilliği sona erdiği için fiili siyasete veda edecek ya da yine bir yolunu bulup; örneğin parti yönetmeliğini değiştirerek yine genel başkan ve başbakanlığa devam edecek veya Çankaya’ya çıkma umudunu tazeleyecek!
Bu olasılıkların hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin.. demokratik akla ziyan!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Viraj ustası 10 Mayıs 2015
Ya sen nesin? 9 Mayıs 2015
Anlamaz 8 Mayıs 2015

Günün Köşe Yazıları